Unvan
Üsteğmen
Doğum Tarihi
1882
Vefat Tarihi
1916
Çanakkale Savaşlarında kahramanlık gösteren pek çok jandarma personelinden biri de Üsteğmen Zahit ’tir. Üsteğmen Zahit, Gümüşhane’nin Şiran içerisinden Yetimoğlu Mustafa ’nın oğludur.
1882 senesinde doğmuş, 29 Temmuz 1903 ’ te jandarma eri olarak Silahlı Güçlere katılmıştır. Yedi sene muhtelif hizmetlerde bulunarak amirlerinin takdirlerini kazanmış ve subay olması için İstanbul Jandarma Subay Okuluna sevk edilmiştir. Bu okulun iki senelik eğitimini galibiyet ile bitirdikten sonra, 25 Mart 1912’de teğmen olarak mektepten mezun olmuştur. Soyulduğu Sivas Şehir Jandarma Alay Komutanlığına bağlı birliklerde zaferli vazifeler yapmış, bu vazifeler sonunda bir hayli ödül ve takdirname almıştır.
Teğmen Zahit, Birinci Dünya Savaşı başlayınca Ankara Portatif Jandarma Alayı emrini ceddilmiştir. Bir müddet sonra İzmir ’e giden Alay, burada Enver Paşa ve Mareşal von der Goltz tarafından sorgulanmış, savaş yapabilecek gidişatta olduğu görüşünce, 62 ’nci Piyade Alayı ismiyle 20 ’nci Tümenin kuruluşunda yer alarak, Çanakkale Savaşlarına katılmıştır.
62 ’nci Alay, Çanakkale Cephesinin güney kesimindeki en kanlı muharebelerin yapıldığı Kerevizdere de bulunuyordu. Bu alayın 1. Taburunun 3. Bölüğü, Kerevizdere ’nin Şehitler Tepesi ’nde çok kanlı, çetin muharebeler yapmak zorunda kalmıştı. İki tarafın siperleri arasındaki mesafe en fazla 30 metre idi. Bazı yerlerde bu mesafe 3-4 metreye kadar iniyordu. Her iki taraf da toprağa iyice gömülmüşlerdi. Fırsat buldukça siperlerini geliştirmek, barınakları ıslah etmek için canlarını dişlerine takarak çalışıyorlardı. Mevzilerinin yakınlığı sebebiyle taraflar birbirlerinin sanki soluk alıp verişini seziyorlar, birbirlerinin mücadelelerini tesirsiz hale getirmek için gece gündüz demeden uğraş veriyorlardı. Bir siperden atılıp karşı tarafın siperleri içine düşen el bombası birkaç bireyi öldürüyor veya yaralıyordu. Karşılıklı süngüleşme ve baskınlar yapılıyor. Göğüs göğse acımasız bir savaş, kesintisiz sürüp gidiyordu. Teknik bakımdan üstün olan İngilizler, Kara Kedi ismi verilen bombalarla bize büyük kayıplar verdiriyorlar, mevzilerimizde büyük yıkıntılara neden oluyorlardı. İşte bu kanlı muharebelerin birinde 62.Alay 4.Tabur Bölük Komutanlarından biri şehit olunca, daha evvel Şehitler Tepesi ’ndeki çatışmalarda büyük galibiyetler gösterdiğinden dolayı 14 Eylül 1915 ’te üsteğmenliğe rakımlan 3 ’şöhretçi Bölük Ekip subaylarından Zahit, bu bölüğün komutanlığına atandı.
Zahit; uzun boylu, sarışın ve yakışıklı bir subaydı. Komutanlığına soyulduğu Güncel bölükte, durup dinlenmeden, tükenmek öğrenmeyen bir enerji ile çalışarak, düşmanın devirdiği siperleri kendisi de erleriyle beraber çalışarak bir gecede tamir ediyor, yine kumpasa sokuyordu. Fakat düşman, gece yapılan, onarılan bu siperleri ertesi gün tekerrür deviriyordu. Üsteğmen Zahit ve yiğit erleri, gece canlarını dişlerine takarak bu siperleri yine onarıyorlardı. Böylece günler ve aylar akıp gidiyordu.
Üsteğmen Zahit, gene böyle bir gün devrilen mevzileri onarmakla uğraşırken Alay Komutanı Binbaşı Nazmi sonraları Vali, Genel Müfettiş, Halkvekili Nazmi Toker onun bölüğüne de gelerek çalışmaları yakından izledi. Üsteğmen Zahit, onardığı siperleri komutanına gösterdi. 3-4 metre ötede vahim bir yılan gibi uzanıp giden düşman hatları hakkında komutanına bilgi verdi ve silahların nerelerde mevzilenmiş olduklarını gösterdi. Uzayıp giden siperler içinden komuta yerine dönmekte olan Alay Komutanı, en riskli bölgede düşmanın öldürücü ateşleri altında günlerdir duran bu kahraman subayı hiç olmazsa birkaç gün nasıl dinlendirebileceğini düşünüyordu. Alay Komutanı, Tabur Komutanına Zahit in bölüğünün başka bir bölükle değiştirilmesinin uygun olacağını bildirdi. Bunu bilen yiğit subay, Tabur Komutanını;
“Komutanım, ben bu bölgeye alıştım, girdisini çıktısını bildim. Bizim yerimize gelecek bölük alışıncaya kadar çok kasvet sürükleyecektir. Alay Komutanımın ellerinden öperim ve beni değiştirmemesini istirham ederim. Bölüğümle burada çok iyi işler görebilirim. Şayet buradan alınırsam çok üzülürüm,” diyerek yerinin değiştirilmemesini istedi.
Onun, bu içten gelen isteği komutanlarınca kabul edildi. Aradan geçen günler, Zahit in hakli olduğunu ortaya koydu. Her geçen gün ona Güncel bir galibiyet kazandırıyor ve dostları arasındaki şöhretini artırıyordu.
1915 seneyi Ağustos ayında aldığı Güncel desteklerle giriştiği taarruzlarda da galibiyet kazanmayan ve Türk askerinin vatan aşkı ile dolu çelik göğsünü aşarak İstanbul ’u almaktan ümidini kesen düşman, 1915 seneyi sonlarına Gerçek cepheyi boşaltmaya karar vermişti. Düşmanın bazı hazırlıklar yaptığı gözleniyordu. Bu hazırlıkları bilmek için geceleri küçük güçlerle yapılan baskınlardan birine düşmanın alışagelenden çok daha fazla ateşle karşılık vermesi üzerine Üsteğmen Zahit, bunun bir çekilme hareketini saklamak emeliyle yapılmakta olduğundan işkillenerek 8-9 Ocak 1916 da tam bölüğüyle beraber hücuma geçti. Şimdi gecenin zifiri karanlığı içinde cehennemi hatırlayan bir boğuşma başlamıştı. İşaret fişekleri gecenin bağrında kanayan bir yara gibi yanıp sönüyor, aydınlatma kurşunları karanlık sınan devi yere devirerek bölgeyi kısa bir müddet için gündüze çeviriyordu. Bu arada vatanlarını kurtarmak için en aziz varlıkları olan canlarını fedada en minik bir duraksamada bulunmayan yiğitlerle, her türlü çağdaş ve öldürücü silah ve gereçlere sahip bir ordunun çok üstün güçleri arasında, amansız bir boğuşma sürüp gidiyordu. Süngü şakırtıları ile Allah Allah sesleri ve Hurra nidaları birbirine karışıyordu. Türk askeri, kükremiş bir aslan gibi saldırıyor, İleri, İleri haykırışlarını birbirini heveslendiriyordu. Üsteğmen Zahit, sanki masal kahramanları gibiydi. Kalpağı başından düştüğünden dolayı rüzgarın tesiriyle dalgalanan sarı saçları, alev alev yanan gözleriyle, bölüğün en önünde ilerliyor ve bir an evvel denize erişmeye çalışıyordu. Bu arada yakınında patlayan bir mayın onu yere serdi. Suratı, gözü toprak, üstü başı kan içinde idi. Yarasının ağırlığı hemen belirli oluyordu. Azıcık evvel başında koştuğu bölüğünü şimdi ancak bakışlarıyla izliyordu. Az sonra ruhunu teslim ederken, dudaklarından ebedi saadete erenlerde görülen bir gülümseme vardı.
Üsteğmen Zahit, Çanakkale Savaşının son şehitlerindendir. Cesedini gömmeden evvel ceplerinde yapılan aramada karısına yazılmış, fakat sevk edilme olanağı bulunamamış bir vasiyetname çıktı. Üsteğmen Zahit ’in bugün elimizde ne bir resmi, ne de kabri vardır. Çanakkale Savaşında can veren binlerce yiğit Türk evladıyla birlikte gönüllerimizde yaşamaktadır. Aziz anısına hürmet olmak üzere de, Kara Hüseyin tarafından çevrilen vasiyetnamesi alta alınmıştır:
“Aziziye Pınarbaşı İlçesinin Kılıç Mehmet Bey Köyünden Ahmet Efendi kızı eşim Hanife Hanıma.
1. İşte bugün seferberlik duyuru edildi. Ben hem kendim, hem işim itibariyle bütün bir asker, hem onurlu bir askerim.
2. Asker olmam sebebiyle, sevgili vatanımı korunmaya gidiyorum. Gidip gelmemek, gelip vazgeçtiklerimi bulmamak da olabilir. Bu gibi vaziyetlerin insanlık aleminde alana geleceği imkar olunamaz.
3. Böyle olmakla birlikte şu vasiyetnameyi yazmak hemen can vermek demek değildir.
4. Ulu Yaradan ve İlahi mukadderat ben seni, seni beni tanımadığımız ve öğrenmediğimiz halde, uzak bir memleketten bizi birbirimize kısmet etti. Allah’ın emrine ve Peygamberin kavline uygun olarak nikahımız kıyıldı. Yaşadığımız sürece uyumumuzu sağlamaya çalıştım. Fakat, bizi derleyip bir araya getiren devletimizi harp duyuru eder ve ben de Vatanım kaderine şehit olursam, Ulu Yaradan elbet ruhlarımızı birbirine kavuşturur. Vatan kaderine şehit olursam bana ne mutlu. Böyle bir hal olduğunda mevcut olan eşyam ve taşınabilir mülklerimden mihri müeccelinizi almanız için sizi vekil olarak görevlendiriyorum. Şayet bunlar yetmezse hakkınızı helal edeceğinize ve beni borçlu yatırmayacağınıza bellim.
5. Birbirimize verdiğimiz sözlerden dönmemenizi ister ve umarım. Ruhuma bir mevlit okutmak vicdanınıza kalmıştır. Kendim için başka bir şey istemiyorum. Şehitlik bana yeter.
6. Altı maddeden ibaret bu vasiyetnamemi aldığınız zaman yüksek sesle ağlamanıza razı değilim.”
Bu mektubun içinde kırmızı kurdeleye bağlı bir de altın gibi sapsarı bir demet saç bulunmuştur. Bu saçlar, aziz şehit’in biricik yavrusu Nadide’ye aitti.
Kaynak:
Em. Tümg. Hüseyin IŞIK
Silahlı Güçler Mecmuasının 265. rakamından alınmıştır.
MART 1978
Gümüşhane ’nin Şiran ilçesinden Çanakkale şehidi 20. piyade tümeni 62. Alaydan Üsteğmen Zahid Gümüşhane ’nin Şiran İlçesinde tertip edilen bir merasimle ismine İlçe girişinde abide yapıldı. Şehit Üsteğmenin ismi Şiran İlçesindeki giriş sokağına verildi.
Şehit Üsteğmen Zahit abidenin açılışı için tertip edilen merasime yarıyılın Gümüşhane Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, Şehir Jandarma Alay Komutanı Kıdemli Albay Mehmet Keser, Gümüşhane Cumhuriyet Başsavcısı M.Cihan Kısa, Emniyet Müdürü Ali Tom, Gümüşhane daha önceki Halkvekili Bedri Yaşar, Şehit Üsteğmenin yakınları vatandaşlar ve talebeler katıldılar.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasının ardından sunuculuk misyonunu hoca Tuğba Yıldırım Şehit Üsteğmen Zahit ’in öz geçmişini ve vasiyetini okumak için kürsüye geldi.Üsteğmen Zahid ile alakalı vasiyeti okurken çok duygulanan Hoca Tuğba Yıldırım yerini hoca dostu Yasin Atmaca ’ya vazgeçmek zorunda kaldı. Protokol sıralarında oturan Şehit Üsteğmenin yeğeni Yemliha Kıran ise gözyaşlarını yakalayamadı.
Gümüşhane Şehir Jandarma Alay Komutanı Kıdemli Albay Mehmet Keser, geçen sene haziran ayında Jandarma Mecmuasında yayınlanan ‘Kahraman Asker ’ başlıklı yazıyı okuduğunu ve Şehit Üsteğmen Zahit ’in Şiranlı olduğunu bildiğini belirterek” Bu sebepledir ki bu şehidimizin Şiran İlçemize ismine bir abide yapmayı tasarıladık. Abidenin yapılmasında daha önceki Parlamenterimiz Bedri Yaşar ’ın, ilçe kaymakamının, belediye başkanlarımızın, Şiranlıların büyük dayanağını gördük. Çanakkale ’de yapılan bilinmeyen asker abideyi dışında belki de ülkemizde ilk kere bir Çanakkale Şehidimiz için bir ilçeye abide yapılmış oldu. Bu da bizlere kısmet oldu” dedi
HER ZAMAN HAZIRIZ
Kıdemli Albay Mehmet Keser Çanakkale Başarısının Üsteğmen Zahitlerin, Mehmetlerin, Ahmetlerin, Hasanların başarıyı olduğunu belirterek “Günümüzde de ülkemizi parçalamak isteyen iç ve dış mihraklara karşı aynı çaba azmiyle dopdoluyuz. Şehit olmaya hazırız. Bu vatanı ayrıldırmayacağız. Bu Ulusun birliğini bozdurmayacağız.Bu Ülke ebediye dek yaşayacak, bu Sancak ebediye dek dalgalanacaktır.
VATAN HUDUTLARI KANLA, CANLA ÇİZİLİR
Gümüşhane Valisi Hasan Basri Güzeloğlu ise vatanın birliği ve tamlığı istikametinde canını hoşlana hoşlana veren şehitlerle dolu bir halk olduğumuzu belirterek” Vatan, onun kaderine canını hoşlana hoşlana veren bir ulusla bütünleşirse vatan olur. Vatan, hudutları o ulusun kanıyla, canıyla çizilirse yurt olur. Bin senelik Anadolu tarihi her yarıyılda iç ve dış tehditlere, düşmanlara, devletin birlik ve tamlığına dönük ataklara karşı net ve sarih olarak ulusal duruşunu her yarıyılda sergilemiştir.Vatanı için bir gül bahçesine girercesine canını hoşlana hoşlana vermiştir. Çanakkale Savaşları hipotez edilemeyen bir gayrete sahne olmuştur. Nice askerlerimiz çoluğunu, çocuğunu, vazgeçerek yurt korunması için cepheye koşmuştur. İşte bu ülke böyle kahramanlar çıkardığı için bahtiyardır. Şiran böyle bir kahraman çıkardığı için mutludur. Bu ülke şehitleriyle bir bütündür.Tüm şehitlerimizin huzurunda saygı ile eğiliyorum.” dedi.
Yapılan konuşmalardan sonra Şehit Üsteğmen Zahit Güngör ’nam isminin verildiği caddeye Vali Güzeloğlu, Albay Keser ve Şehit Üsteğmenin yakınları ile beraber tabela dikildi ve Üsteğmen için yapılan abideyi örten Türk Sancağı kaldırılarak Şehit Üsteğmen Zahit Güngör ismine yapılan abide açıldı. 2004