H. Nihal Atsız ’ın babası; Gümüşhane şehrinin Midi Köyü ’nün, Çiftçioğulları ailesinden ‘Deniz Güverte Binbaşısı ’ Mehmet Nail Bey ’dir. Annesi ise Trabzon ’un Kadıoğulları ailesinden ‘Deniz Yarbayı ’ Osman Fevzi Bey ’in kızı Fatma Zehra Hanım ’dır.
Hüseyin Nihal Atsız, 12 Ocak 1905 senesinde İstanbul ’da dünyaya geldi. İlköğretimini Kadıköy ’de bulunan muhtelif mekteplerde, Ortaöğrenimini ise Kadıköy ve İstanbul Sultanilerinde yaptı. Buradaki eğitimlerini bitirdiğinde ‘Askeri Tıbbiyeye ’ yazıldı.
1922 yılında Tıbbiye Talebesiyken, ‘Türkçülük ’ fikrinin tesiri altına girdi. Türkçülük akımının önder adlarından olan Ziya Gökalp ’in cenaze merasiminde bir konuşma yapan Atsız; karşıt görüşe sahip olan talebelerde o gün kavgaya karıştı. Bu müzakereden kaynaklı olarak Askeri Tıbbiyeden ceza aldı. Daha sonrasında ise mektepteki Arap asıllı ‘Bağdatlı Mesut Süreyya Efendi ’ye selam vermediği için mektepten atıldı. Hüseyin Nihal Atsız, henüz Askeri Tıbbiyede 3. sınıf talebesiyken 4 Mart 1925 tarihinde mektepten atıldı.
Mektepten atılmasının üzerine Atsız, ‘Kabataş Erkek Lisesinde ’ hocalık yapmaya başladı. Bu hocalık vazifesinden sonra ise Deniz Yollarında çalışmaya başladı. İstanbul ve Mersin arasında tertip edilen seferlere katılıyor, gemide çalışıyordu.
Üniversite Eğitimi
1926 yılında gelindiğinde Atsız, İstanbul Darülfunun Edebiyat Bvefatına kayıt oldu. Ancak bir hafta sonra askere çağrıldı. Askerliğini İstanbul Taşkışla 5. Piyade Alayı ’nda er olarak yaptı ve 28 Temmuz 1927 senesinde tezkeresini aldı.
1930 senesinde Edebiyat Bvefatından mezun olan Atsız, Mehmet Fuat Köprülü ile birlikte çalışmaya başlamıştır. 25 Ocak 1931 senesinde Mehmet Fuat Köprülü, Atsız ’ı kendi asistanı olarak işe almıştır. Bu tarihte Atsız kendisiyle aynı üniversiteden mezun olan Mahpare Hanım ile evlilik yapmıştır. Ancak bu evlilik pek uzun sürmemiş, 1935 senesinde ayrılmışlardır.
15 Mayıs 1931 seneyi ile 25 Eylül 1932 seneleri arasında çıkarmış olduğu ‘Atsız Mecmua ’ yarıyılında büyük bir tesir yaratmıştır. Zeki Velidi Togan, Mehmet Fuat Köprülü ve Abdulkadir İnan gibi edebiyatçılardan oluşan bu Mecmua; Türkçülük fikrini son derece başka boyutlara taşımayı başarmıştır. Bu mecmua sayesinde Atsız, Cumhuriyet Yarıyılı Türkçülük fikrinin lideri olmayı başarmıştır.
Kalemi oldukça güçlü olan Atsız, yayınlamış olduğu mecmuada üniversite idaresine iğneleyici sözler etmiştir. Hak etmeyen bireylerin üniversite idaresine soyulduğunu yazan Atsız, kara listelerde yerini almaya başlamıştır. Bu yarıyılda Edebiyat Fakültesi Dekanı, Atsız ’ın üniversite asistanlığına son vermiştir.
Memuriyet Seneleri
Üniversite asistanlığına bir son verilen Atsız, Malatya Ortaokuluna Türkçe Hocayı olarak tayin edilmiştir. Burada kısa bir müddet Türkçe hocalığı misyonunu üstlenmiş, 31 Temmuz 1933 senesinde Edirne Lisesine Edebiyat Hocayı olarak tayin edilmiştir. Atsız, Edirne Lisesinde de 3-4 ay kadar misyonunu icra etmiştir.
Edirne ’de misyonunu yerine getirirken aylık olarak Orhun mecmuasını yayınlamaya başlamıştır. Türk Tarih Müesseseyi ’nun o yarıyıllarda mektep kitaplarında palavra yanlış balakalar verdiğini öne sürmüş, Orhun mecmuasında tüm reelleri yazmıştır. Ancak bakanlık heyeti tarafından alınan bir karar sonrası mecmua kapatılmış, Atsız 28 Aralık 1933 senesinde bakanlık emrine alınmıştır.
Şubat 1936 yılına gelindiğinde Atsız, Bedriye Hanım ile evlilik yapmıştır. Bu evlilikderi Yağmur ve Buğra adlı iki çocuğu dünyaya kazanç. Mart 1975 senesinde Atsız, Bedriye Hanımdan ayrılmıştır.
1944 Turancılık Olayları
2. Dünya Savaşının sona ermesiyle beraber ülkedeki Komünist hareketlerini büyük oranda sürat kazandığını gören Atsız, bunları bir tehdit olarak idrak etmiştir. 5 Ağustos 1942 yılında “Bizim için Türkçülük bir kan sorunu olduğu kadar ve lâakal o kadar bir vicdan ve kültür sorunudur.” Biçiminde açıklama yapan Şükrü Saraçoğlu ’na Atsız sarih mektup yayınlamıştır. Şükrü Saraçoğlu o senelerdeki başbakandır ve kendisini ‘Türkçü ’ olarak adlandırmıştır.
Atsız yayınlamış olduğu sarih mektupta: “Ahmed Cevat Emre, Pertev Nâilî Boratav, Sabahattin Ali ve Sadrettin Celâl Antel.” gibi adların vatan alçaklığı yaptıklarını dile getirmiştir. Bu şahıslar o yarıyılım Ulusal Eğitim Bakanlığı bünyesinde çalışan bireyleridir. Atsız bu bireylerin Bakanlığı çevrelediğini ve gençlere hasar verdiğini belirtmiştir. Bu sebepten dolayı ‘Ulusal Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ’i istifaya davet etmiştir.
Bu sarih mektup özellikle Türkçü gençler tarafından çok alaka görmüştür. Başta Ankara ve İstanbul gibi şehirler olmak üzere birçok şehirdeki insanlar, Ulusal Eğitim Bakanını istifaya çağırmıştır. Ancak hükümetten çok geçmeden cevap gelmiştir. Atsız, 7 Nisan 1944 senesinde Boğaziçi Lisesinde hocayken, vazifesinden alınmıştır. Orhun mecmuası ise tekerrürden bakanlık emriyle kapatılmıştır.
Vatan alçaklığıyla yargılanan Sabahattin Ali ve değişikleri, bunun üzerine Atsız ’a hakaret davası açtılar. İsmine davanın açıldığını dinleyen Atsız, duruşma için trenle Ankara ’ya gelmiş, suratlarca Türkçü genç tarafından karşılanmıştır.
Davanın ilk günü 26 Nisan 1944 idi. İlk seans son derece olaylı geçmiştir. Bunun üzerine 3 Mayıs 1944 günü yapılan ikinci seansa Türkçü üniversite talebeleri alınmazlar. Üniversite talebeleri ise mekteplerinde muhtelif eylemler tertip ederek bu gidişatı protesto etmişlerdir. Talebeler arasında çıkan olaylarda suratlarca talebe nezaretine alınmıştır.
Bu duruşmada Atsız Sabahattin Ali ’ye ‘Vatan Adiyi ’ dediği için 6 ay mapus cezası almıştır. Ancak indirim uygulanarak 4 aya düşürülmüş, daha sonrasında ise ertelenmiştir.
Atsız ve dostlar, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından 19 Mayıs 1944 günü ağır tenkitlere maruz bırakılmıştır. Bu hitabe üzerinde Atsız ve 39 dostu 1. Numaralı Sıkıyönetim duruşmasına çıkartılmışlardır. Alparslan Türkeş gibi subaylarında bulunduğu bu duruşmada profesör, hoca, hekim ve talebeler yer alıyordu. Hatta bu grubun arasında başarılı subaylarda yer alıyordu. Duruşma 3 gün boyunca sürmüş, Atsız ’a 6,5 sene mapus cezası verilmiştir. Bir buçuk sene kadar tutuklu kaldıktan sonra Atsız 23 Ekim 1945 senesinde serbest bırakılmıştır.
Olaylardan Sonra
Atsız ’ın sınıf dostu olan Prof. Dr. Tahsin Banguoğlu yarıyılın Ulusal Eğitim Bakanı olmuştur. 1949 senesine kadar hiçbir işe alınmayan Atsız, Tahsin Banguoğlu sayesinde Süleymaniye Kütüphanesine tayin edilmiştir.
Bir müddet boyunca kütüphanede uzman olarak çalışmalar yapan Atsız, 1950 senesinde Haydarpaşa Lisesine Edebiyat Hocayı olarak tayin edilmiştir. 4 Mayıs 1952 senesinde Ankara Lisesinde verdiği bir konferans sonrasında Cumhuriyet Gazetesinde aleyhine haberler yapılmıştır. Bu haberler üzerine Atsız hocalık vazifesinden alınmış ve geri kütüphaneye gönderilmiştir.
1952 senesinden 1969 tarihine kadar Süleymaniye Kütüphanesinde misyonunu icra etmiştir. Memurluk hayatının en uzun çalışmasını burada yapmıştır.
Yazdığı yazılarda her daim Türklüğü ve Türkçülüğü ön tasarıda tutarak, öteki görüşleri ırkları iğnelemiştir. Bu sebepten dolayı 14 Kasım 1973 tarihinde sabah erken saatlerde nezaretine alınmıştır. Dolaysız olarak Toptaşı Cezaevine sevk edilmiş, 2,5 ay cezaevinde kalmıştır.
Atsız Nasıl Can Verdi?
Tarihler 1975 senesini gösterdiğinde Atsız, hastalandığından kuşku etmeye başlamıştı. Ancak gittiği her sağlık kurumunda hiçbir şeyinin olmadığını ve gayet iyi olduğunu söylüyorlardı. 10 Aralık 1975 senesinde kalp krizi geçirmiş, eve gelen hekim ise ‘Enfarktüs ’ olduğunu kavramamıştır. Bunun üzerinde 11 Aralık 1975 günü tekerrürden kalp krizi geçirmiş ve hayata gözlerini ebediye denk kapamıştır.
Kılınan cenaze namazında imam “Merhumu Nasıl Bilirdiniz?” sualini sorar. Bu sual üzerine Fethi Gemuhoğlu “Bu musalla taşı; Atsız gibi er bireyi çok az görmüştür, öğretmen efendi!” demiştir.
Hüseyin Nihal Atsız ’ın kabri şu anda Karacaahmet Kabirliğindedir.
Acılı ve zorlu bir hayata sahip olan Atsız şu mısraları son defa kalem almış ve hayata gözlerini kapamıştır:
Bşehirsin cihan ki ben bu cihanın nesindeyim,
Bir ülkünün mehabetinin doruğundayım.
Dünya sınan mezellete dalsın her isteyen;
Ben ırkımın şeref taşan efsanesindeyim.
Herkes bir özleyişle yaşar… Ben de öylece,
Altaylar ’ın ve Tanrıdağ ’ın etrafındayım.
Merdanelikle şöyle bakıp ayrılıklara
Son erimin üzüntü dolu kaşanesindeyim.
Artık veda zamanına pek fazla kalmadı;
Bitkin ve kimsesiz vefatın bahçesindeyim…
Kaynakça:
https://tr.wikipedia.org/wiki/Nihal_Ats%C4%B1z
https://islamansiklopedisi.org.tr/atsiz-huseyin-nihal
Yazar: Sinan Karadaş