Charles Darwin 1809 senesinde İngiltere’de zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 16 yaşına bastığı zaman tıp eğitimini almak üzere Edinburgh Üniversitesi’ne kaydetti. Ama o tıpla ilgilenmekten çok tabiatta bulunan canlıları araştırmaktaydı. Ona sürekli din adamı olması için nasihatler veren ve bir hekim olan babası bu alanda zafer sağlamasına mani olamadı. Dedesi Eramus Darwin ise […]
Charles Darwin 1809 senesinde İngiltere’de zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 16 yaşına bastığı zaman tıp eğitimini almak üzere Edinburgh Üniversitesi’ne kaydetti. Ama o tıpla ilgilenmekten çok tabiatta bulunan canlıları araştırmaktaydı. Ona sürekli din adamı olması için nasihatler veren ve bir hekim olan babası bu alanda zafer sağlamasına mani olamadı. Dedesi Eramus Darwin ise onun çalışmalarını destekliyor ve evrim kuramlarını onunla birlikte inceliyordu.
Darwin’in yaşamı üzerine büyük tesirde bulunan Joseph S. Henslow Cambridge’teki öğretim görevlilerindendi. Onunla kurmuş olduğu dostluk sayesinde Güncel ufuklara açılacaktı. Dostu Henslow’un da takviyem ile uzun bir yolculuğa çıktı. Krallık ailesine ait bir araştırma gemisi olan Bagle ile dünyanın dört bir yanını gezerek tabiatın sırlarını çözmeye çalıştı. Bu gemi İngiltere’den kalkarak Güney Amerika’nın çevresini gezip tekerrür İngiltere’ye döndüğü zaman 5 sene geçmişti. Darwin yolculuk süresince zooloji ve jeoloji ile alakalı esrarengiz anekdotlar yakalamıştı. Farklı coğrafyalarda suratlarca canlıyı araştırmış ve varoluş anlamına yanıt aramıştır. Bu araştırmalar sonucunda canlı cinsleri arasında evrimsel bir zincirin olduğunu ayırdına varmıştır. Yolculuğun ardından zooloji ve jeoloji tahlil ve anekdotlarını yayınladı ve bilim etraflarında büyük yankı uyandırdı. Cinsler arasında evrimsel bir sürecin olduğunu henüz açıklamamıştı zira işin içinde insanoğlu da vardı.
Cinslerin Orijini ve Evrim Kuramsi
1843 senesinde 5 senelik seyahatinden döndüğünde gözlemlerini paylaşması onu gündeme oturttu. Evrim ve cins gelişimleri hakkında ortaya attığı ters fikirler, dinin oluşumuna kafa meblağ kalitedeydi. 1859 senesinde yayınladığı Cinslerin Orijini kitabı oluşum kuramsine mesafeli duran biyologlar tarafından kutsal bir kitapmışçasına benimsendi. Malthuse’un insanlar ve hayvanların faize biçimleri ile alakalı fikirlerinden esirgenerek natürel seleksiyon tezini ortaya etti. Darwin’in görüşüne göre hayvanların nüfuslarını balansta yakalamaları için cılız olan azaların belirli bir yaşa erişmeden can vermeli gerekiyordu. Güçlü ve yaşamda kalabilecek olanlar ise nesillerini devam ettirebilirlerdi. Başka Bir Deyişle cılız olan elenir, güçlü olan yaşamda kalır.
Darwin’in böyle bir sonuca ulaşması Gallapagus adalarında bulunan kuşlar ve dev kaplumbağalar üzerinde yaptığı gözlemler sonucuna reelleşmiştir. Burada gözlemlediği ise bazı canlıların çevresine geçim sağlayıp yaşamda kaldığı, etrafa ayak uyduramayan canlıların ise yok olduğunu görmüştür. Onun fikirlerine göre natürel seleksiyon evrimsel bir mekanizma idi. Evrim kuramsi ile insanın nasıl ortaya çıktığına ışık yakalıyordu. Onun anlamının temelinde başkalaşım vardı. Bugün yaşayan canlılar, daha evvel yaşamış olan canlılardan çok değişikti. Bir Hayli canlı ise tarihe gömülmüştü. Fosiller üzerine yapılan araştırmalarda bu gidişatı destekliyordu. Darwin kuramsinin temelini fosiller üzerine inşa etmişti. “Metamorfozlar çok yavaş ve süreklidir, uzun bir süreç gerektirir. Bunu ancak fosiller üzerinden gözlemleyebiliriz” fikrini savunuyordu.
Darwin incelemekten asla bırakmadı. 1871 senesinde yayınlamış olduğu “İnsanın Türeyişi ve Cinsiyete Mahsus Seçilim” isimli eseri ile kuramlarını doruğa taşıdı. Bu çalışma ile insanların maymunlar ile ortak bir atadan gelmiş olabileceği, zamanla natürel gidişatlar gereği değiştiği, bazı uzuvlarını yitirdiği, lüzumlarına bağlı olarak bazı uzuvlarının büyüdüğü ve sonunda bugünkü halini aldığını ortaya atıyordu. Darwin’in bu görüşünü kimisi kapitalist sistemin temel düşüncesi olan “Büyük balık, minik balığı yutar” şeklini açıklamıştır. Bu cins fikirlerden dolayı kilise ayaklanmış, kurama felsefi anlamda karşı çıkanlar onu ırkçılık ile suçlamıştır.
Darwin’in bu çalkantılı yaşamı 1882’de bitse de ortaya attığı fikirlerin alana getirdiği tesir tüm şiddeti ile devam etmektedir. Darwin evrim kuramsi özünde bir kuram olsa da Batı’da ve hatta Türkiye’de bilimsel bir asıllıkmış gibi anlatılmaya devam etmektedir. Oysa geçerlilik kazanması için kanun kaliteyi taşımalıdır.
Evrim kuramsi tarihe onunla popüler olmuşsa da bu düşünce çok daha evvel ortaya atılmıştır. Thales, Heraklitos, Aristo, Diderot, Lamarck, Buffon ve Anaximander gibi Yunanlı feylesoflar evrim kuramsi anlamına sabreden görüşler dile getirmişlerdir.