1903 Haziran ayının başlarında, Pierre ve Marie Curie, radyoaktivite mevzusundaki son araştırmalarının belirtilerini sunmak için Londra’nın prestijli Krallık Enstitüsünde yaptıkları çalışmalar ile aynı sene Nobel Mükâfatı kazandılar. Özellikle, Pierre konferans kürsüsüne çıkıp çalışmalarını açıklamaya başladığında, Marie seyirciler arasında oturuyordu. Krallık Enstitüsü, kadın öğretim misyonlularına izin vermiyordu. Ancak bu cins bir cinsiyetçilik, Marie Curie’ye mani teşkil etmedi.
Marie Curie, 7 Kasım 1867’de Polonya’nın Varşova kentinde Maria Sklodowske’de doğdu. Çocukluğundan itibaren mucizevi belleğiyle dikkat çekiciydi ve 16 yaşında orta öğrenimini Rus lisesinde bitirerek altın madalya kazandı. Matematik ve fizik hocayı olan babası makûs yatırımlar sebebiyle birikimlerini kaybettiği için hoca olarak çalışmak zorunda kaldı ve aynı zamanda saklıca milliyetçi “özgür üniversite”de kadın emekçilere Lehçe kitap okumaya başladı. 18 yaşında mürebbiye olarak misyon aldı ve burada mutsuz bir aşk yaşadı. Bronisawa’nın daha sonra eğitim almasına dayanak edeceği kavrayışıyla, kız kardeşi Bronisawa’nın Paris’teki tıp eğitimini kendi hasılatından finanse edebildi.
Eğitime çok değer veren bir ailede gelişen Marie 1891’de Skodowska Paris’e gitti ve şimdi Marie ismini kullanarak, Paul Appell, Gabriel Lippmann ve Edmond Bouty’nin Sorbonne’daki derslerini takip etmeye başladı. Orada zati iyi tanınan fizikçilerle tanışıyordu. Jean Perrin, Charles Maurain ve Aimé Cotton. Skodowska gece geç saatlere kadar talebe odasının çatı katında çalıştı ve neredeyse ekmek, tereyağı ve çayla yaşadı. 1893’te fizik bilimleri lisansında birinci oldu. Lippmann’ın araştırma laboratuvarında çalışmaya başladı ve 1894’te matematik bilimleri lisansında ikinci oldu.Oradayken Pierre ile tanıştı. Temmuz 1895’te sade bir sivil merasimle evlendiler. İkisi de dini bir hizmet istemedi. Marie, annesinin çok genç yaşta vefatından sonra Roma Katolik inancını bırakmıştı ve Pierre hiçbir zaman dindar olmamıştı. Curie’nin “özgür düşünen liberalizmi”ni yansıtarak yüzük alışverişinde bulunmadılar. Marie, bir gelinlik yerine, seneler sonra laboratuvar kıyafeti olarak kullanılan lacivert bir elbise giydi.
Konutluluklarından sonra Marie ve Pierre, radyoaktif maddeler üzerine araştırma yapmak için beraber çalışmaya başladılar. Bulgularından biri, uranyum madeninin sadece uranyum içeriğiyle açıklanabilecek olandan çok daha fazla radyoaktivite kapsamasıydı. Marie, atomlarının yapısında yerleşik bir şey, uranyum bileşiklerinin yaydığı ışınların, uranyum elementinin atomik bir özelliği olabileceğini düşündü. Marie’nin kolay tahmini nihayetinde bilimsel kavrayışta temel bir başkalaşıma katkıda bulunacaktır. O günlerde bilim adamları, parçalanmamış veya ayrılmaz anlamına gelen atomu tüm parçacıkların en ufağı olarak görüyorlardı. Aynı zamanda elektronların bulguyu, bu uzun vakittir devam eden inanca kuşku dinlenmesine neden oldu. Ama atomların karışık iç yapısını ya da muazzam enerjiyi kimse anlayamadı.
Tahminle donanan Curies, uranyum madenindeki radyoaktivitenin kaynağını aramaya başladı ve iki yüksek derecede radyoaktif element olan, “radyum” ve “polonyum”u keşfetti. Bununla, zamanın bir bilim adamının muvaffak olmayı umabileceği azami gayelerden birine, başka bir deyişle Periyodik Tabloya Güncel elementler yerleştirilmesine liderlik etmiş oldular. Ancak Curie’lerin radyoaktif maddelerle çalışması, her ikisine de hasar verdi. Marie, 1903’te radyoaktif maruziyetle iletişimli olabilecek bir düşük yaptı ve Pierre, bir otomobilin çarptığı ve 1906’da öldürülmeden evvel Gerçekdan bu cins maruziyetle iletişimli acı verici bir hastalık yarıyılı geçirdi.
Pierre Curie’nin ani vefatı 19 Nisan 1906 Marie Curie için acı bir darbe oldu, ama aynı zamanda kariyerinde tanımlayıcı bir dönüm noktasıydı: bundan böyle tüm enerjisini üstlendikleri bilimsel çalışmayı tek başına bitirmeye adayacaktı. 13 Mayıs 1906’da kocasının vefatıyla boşalan profesörlüğe atandı; Sorbonne ’de ders veren ilk kadındı. Mağlubiyete boyun eğecek biri olmayan Marie, radyoaktif elementler üzerindeki çalışmalarına devam etti ve radyumu izole etmek ve kimyevi özelliklerini araştırmak için 1911 Nobel Kimya Mükâfatı’nü kazandı. İki Nobel Mükâfatı kazanan ilk bireydi. 1914’te Paris’te Radyum Enstitüsü’nün kurulmasına dayanak etti ve Enstitü’nün ilk müdürü oldu. Birinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde Marie, x-ışınlarının kurşunların yerini tanımlamaya ve operasyonu basitleştirmeye dayanakçı olacağını düşündü. Yaralıları hareket ettirmemek de ehemmiyetliydi, bu surattan röntgen otomobillerini buluş etti ve 150 kadın misyonluyu eğitti. Alan röntgenlerini yaratması binlerce hayat kurtardı.
4 Temmuz 1934’te, 67 yaşında, Marie, büyük ihtimalle araştırmasında yer alan yüksek ışınım seviyelerine uzun süre maruz kalmasından kaynaklanan lösemiden can verdi. Vefatından sonra Radyum Enstitüsü, iftiharına Curie Enstitüsü olarak yine adlandırıldı.