Birinci Dünya Savaşı, genç nesillerin tamamını etkileyen Güncel savaş usulleriyle çağdaş bir savaş çağını başlattı. Birinci Dünya Savaşı sırasında ortaya çıkan Güncel teknoloji, o andan itibaren savaşların yapılma şeklini şekillendirdi. İlk kere tanklar, uçaklar ve cihazlı tüfekler savaş alanına çıktı. Bu Güncel teknolojiler, hem savaşın nasıl yapıldığı hem de savaşın insanları nasıl etkilediği açısından savaşın […]
Birinci Dünya Savaşı, genç nesillerin tamamını etkileyen Güncel savaş usulleriyle çağdaş bir savaş çağını başlattı. Birinci Dünya Savaşı sırasında ortaya çıkan Güncel teknoloji, o andan itibaren savaşların yapılma şeklini şekillendirdi. İlk kere tanklar, uçaklar ve cihazlı tüfekler savaş alanına çıktı. Bu Güncel teknolojiler, hem savaşın nasıl yapıldığı hem de savaşın insanları nasıl etkilediği açısından savaşın tesirlerini geliştirdi. Birinci Dünya Savaşı, 37 milyondan fazla kayıpla, kaybedilen canlar açısından dünya üzerinde devirici bir tesir yarattı.
Savaştan en çok etkilenen ülkeler tüm erkek köylerini kaybetti. Eve gelenler, savaş tecrübelerinden derinden etkilendi. İnsanlığın temennileri hakkında alaycı düşünerek, büyüklerinin değerlerine başkaldırı ettiler, namus yerine yüzsüzlük, ideoloji yerine hazcılık arayışı içine girdiler.1883-1900 seneleri arasında doğan ve bu yarıyılda reşit olan nesil, Kayıp Nesil olarak tanındı. Kayıp Kuşak ifadesi de bu yarıyılın ahlakı manzarasını belirlemek için kullanılır. Zira savaştan sonra Amerikalı yazarlar kendilerini kaybolmuş ve emelsiz hissettiler. 1920’lerde bir hayliyi konutlarında ananelerinden kaçmak için Paris’e akın ettiler. Bu gurbetçiler, zamanın ruhunu tutmayı muvaffak oldular.
Kayıp Kuşak terimi, Birinci Dünya Savaşı sırasında veya hemen sonrasında erişkinliğe erişen nesli ifade eder. Popülasyon bilimciler genellikle 1883’deri 1900’e kuşağın doğum seneyi aralığı olarak kabul ederler. Kayıp Nesil 1. Dünya Savaşı sırasında veya hemen sonrasında erişkinliğe erişen nesildir ve savaşın korkusundan hayal kırıklığına uğramışlar, daha önceki neslin ananelerini yalanlamışlardır.
Bu neslin çabaları Ernest Hemingway, Gertrude Stein, F. Scott Fitzgerald ve TS Eliot gibi bir grup ünlü Amerikalı yazar ve şairin yapıtlarında karakterize edilmiştir. Kayıp Neslin ortak özellikleri arasında çöküş, eğri Amerikan Düşü vizyonları ve cinsiyet karmaşası vardır. Savaş sırasında bu kadar büyük ölçekte anlamsız vefata şahit olduktan sonra, neslin pek çok azası daha ananesel uygun tutum, nezaket ve cinsiyet rolleri fikirlerini yalanlamıştır. Genellikle şahsi mirasın hazcı birikimine odaklanarak emelsizce, hatta aldırışsızca hareket etme meyilleri sebebiyle kayıp olarak değerlendirilmişlerdir.
Literatürde terim aynı zamanda Ernest Hemingway, Gertrude Stein , F. Scott Fitzgerald ve TS Eliot gibi tanınmış Amerikalı yazar ve şairlerden oluşan bir gruba da yollama yapmaktadır. Terimin, romancı Gertrude Stein tarafından şahit olunan ve Fransız bir garaj sahibinin genç çalışanına alaycı bir biçimde “Hepiniz kayıp bir nesilsiniz” dediği asıl bir sözlü atışmadan geldiğine inanılmaktadır. Stein, bu ifadeyi, 1926 tarihli normal romanı The Sun also Rises’ta bir epigrafi olarak kullandığında bu terimi popüler hale getiren meslektaşı ve talebesi Ernest Hemingway’e yinelemiştir. The Hemingway Project için bir mülakatta, Lost Generation yazarları hakkında birkaç kitabın yazarı Kirk Curnutt, kendi yaşamlarının mitolojik versiyonlarını ifade ettiklerini öne sürmüşlerdir.
Curnutt ’e göre bu nesil kuşaksal bir ihlalin mahsulleri olduklarına ikna olmakta ve etraflarındaki dünyadaki Güncellik tecrübesini tutmak istemişlerdir. Bu sebeple, yabancılaşma, alkol alma, boşanma, seks gibi kararsız adetler ve cinsiyet değiştirme gibi alışılmadık farklı öz kimlikler hakkında yazma meylinde olmuşlardır.
Büyük Amerikan Düşünün Hatası
Kayıp Neslin aboneleri, Amerikan düşü fikrini büyük bir kandırma olarak görmüüşlerdir. Öykünün anlatıcısı Nick Carraway, Gatsby’nin büyük mirasının büyük bir sefaletle ödendiğini fark ettiğinden, The Great Gatsby’de bu ehemmiyetli bir tema haline gelmiştir. Fitzgerald’a göre, Amerikan düşünün ananesel vizyonu bu sıkı çalışmanın galibiyete götürdüğü yozlaşmışlıktır. Kayıp Nesil’e göre, düşü yaşamak artık yalnızca kendiliğindene yeten bir yaşam inşa etmek değil, zorunlu olan her biçimde donakaltıcı derecede zengin olmaktı.
Cinsiyet Eğilme ve İktidarsızlık
Pek çok genç adam, savaşın insanlık dışı bir yaşamda kalma gayretinden çok daha şövalye ve hatta göz akdikeni bir cümbüş olduğuna inanan Birinci Dünya Savaşı’na hevesle girmiştir. Bununla beraber, yaşadıkları reellik, 6 milyon sivil de dahil olmak üzere 18 milyondan fazla insanın acımasız kırımıdır. Bu vaziyet ananesel erkeklik imajlarını ve cemiyetteki farklı kadın ve erkek rollerine ait algılarını paramparça etmiştir.
Savaş yaraları suratından iktidarsız kalan Hemingway’in The Sun also Rises’ın anlatıcısı ve ana kişiliği Jake, cinsel açıdan saldırgan ve gelişigüzel bir kadın olan sevgilisi Brett’in hakimiyet etme mücadelesi içinde olan erkeklerden biri olmaya çalışan erkek gibi davrandığını anlatmaktadır. Başka Bir Deyişle anlattığı cinsel partnerlerinin yaşamlarıdır. TS Eliot’un ironik başlıklı J. Alfred Prufrock’un Aşk Şarkısı isimli şiirinde Prufrock , iğdiş duygularından dinlediği utancın onu cinsel olarak nasıl hayal kırıklığına uğrattığını ve şiirin ismi meçhul kadın müşterilerine olan aşkını duyuru edemediğinden yakınmaktadır.
Fitzgerald’ın The Great Gatsby isimli kitabının ilk kısmında, Gatsby’nin kupa kız dostu Daisy, Güncel doğan kızının geleceği hakkında sansasyonel bir vizyon sünmektedir. Bugünün feminist hareketinde hala yankılanan bir temada, Daisy’nin sözleri Fitzgerald’ın kendi neslinin kadınlarda zihni büyük miktarda değersizleştiren bir cemiyet yarattığı fikrini ifade etmektedir. Daha Önceki kuşak uysal ve itaatkâr kadınlara değer verirken, Kayıp Kuşak, bir kadının zaferinin anahtarı olarak ussuz haz aramayı kabul etmiştir. Daisy, neslinin cemiyetsel cinsiyet rollerine bakışından şikâyet ediyor gibi görünse de, acımasız Gatsby’ye olan asıl aşkının geriliminden sakınmak için cümbüşlü bir kız gibi davranarak onlara uymaktadır.
Olanaksız Bir Geleceğe Olan İnanç
Kayıp Nesil’in çoğu, savaşın korkusuyla başa çıkamayan ya da çıkmaya gönülsüz olan, gelecek için olağanüstü derecede reelci olmayan umutlar yaratmıştır. Bu, The Great Gatsby’nin son satırlarında en iyi biçimde anlatılmaktadır, anlatıcı Nick, Gatsby’nin onu her zaman olduğu gibi görmesini yasaklayan idealize edilmiş Daisy vizyonunu sarihe çıkarmaktadır. Pasajdaki yeşil ışık, Fitzgerald’ın bizden uzaklaşırken dahi inanmaya devam ettiği muhteşem gelecekler metaforudur. Değişik bir deyişle, aksi Gerçekltudaki ezici delillere karşın, Kayıp Kuşak hoş bir gün hayallerinin reelleşeceğine inanmaya devam etmektedir.
Güncel Bir Kayıp Nesil mi Doğuyor?
Doğası gereği, tüm savaşlar kayıp ve kurtulan kitleler yaratır. Geri dönen savaş gazileri, ananesel olarak intihar sebebiyle can vermiş ve genel popülasyondan çok daha yüksek oranlarda travma sonrası stres bozukluğundan TSSB mustarip olmuşlardır. Körfez Savaşı’nın geri dönen gazileri ve Afganistan ve Irak’taki savaşlar daha da yüksek tehlike altındadır. Amerika Birleşik Devletleri Gaziler İşleri Bakanlığı’nın 2016 tarihli bir raporuna göre, bu gazilerin günde vasati 20’si intihar sebebiyle yaşamını kaybetmektedir.
Bu çağdaş savaşlar çağdaş bir kayıp nesil yaratıyor olabilir mi? Akılsal yaralar genellikle fiziksel travmadan daha ciddi ve rehabilitasyonu çok daha güç olduğundan, bir hayli savaş gazisi sivil toplumla yine bütünleşmek için gayret etmektedir RAND Corporation’un yayınladığı bir rapor, geri dönen gazilerin takribî% 20’sinin PTSD’ye sahip olduğunu veya geliştireceğini varsayım etmektedir.