Tüm zamanların en büyük askeri dehalarından biri kabul edilen Hannibal diğer bir deyişle Annibal MÖ 247 – MÖ 183 yılları arasında Roma döneminde yaşamış Fenike kökenli Sami ırkından gelen Kartacalı bir generaldir. MÖ. 247’de Kartaca’da yani kuzey Tunus‘ta dünyaya geldi. Babası 1. Pön Savaşlarının ünlü kahramanı olan Hamilcar Barca’dır. Barca Fenike dilinde yıldırım veya şimşek anlamına gelmektedir. Romalılar, Kartaca için Pön kelimesini kullanmışlardır. Pön savaşlarına Kartaca savaşları da denir. III. Pön Savaşlarından sonra Kartaca, Roma tarafından yıkılmıştır. Hamilcar Barca, saldırılarının sürati ve vahşiliğinden dolayı böyle bir lakap edinmişti. Gelecekte babasını geçecek olan Hannibal Barca, küçük yaşlarda babası ile savaşlara katılmaya başladı. Hannibal’in küçük yaşta savaşlara katılmak istemesine karşılık babasının şart koşması üzerine Roma İmparatorluğuna karşı her zaman kin duyacağına dair ant içti.
Romalılara karşı 1. Pön Savaşlarından Güncellgi ile çıkan Hamilcar Barca’nın Hispanya seferinde ani ölümü sonucu Hannibal’in kayınbiraderi Hasdrubal, ordu komutasını aldı. Hasdrubal, sekiz yıl sonra öldürülünce Hannibal, MÖ. 221 yılında 26 yaşında iken ordu tarafından başkomutan ilan edildi. Kartaca ’nın İspanya ordusunun komutanı olarak MÖ 221’den MÖ 219’a kadar Ebro Nehri’nin batısına yani Katalonya’ya hâkimiyet kurarak İspanya’daki konumunu sağlaştırdı.
Hannibal, I. Pön Savaşı ’ndan sonra Roma ile ikinci bir savaşın kaçınılmaz olduğunu biliyor, ilk darbeyi kendisi vurmak istiyordu. Roma, müttefiki Saguntum’un kuşatılması karşısında Kartaca’ya savaş ilan etti. Böylece II. Pön Savaşları başlamış oldu. Filleri de içeren (37 fil) yüzbin kişilik ordusuyla harekete geçen Hannibal Cebelitarik yönünden ilerleyerek bugünkü İspanya toprakları olan İber Yarımadası ve Pirenelerden geçti. Bölgedeki Romalıları atlatmak için Rhone vadisinin yukarısından ilerleyerek Alp sıradağları üzerinden Kuzey İtalya’ya girdi. Alp’leri geçmeden önce ”Ya Güncel bir yol bulacağız, ya Güncel bir yol yapacağız” ifadesini kullanmıştır.
Antik çağ şartlarında böyle bir orduyla yüksek Alp Sıradağlarından İtalya düzlüğüne (Po Ovasına) yapılan bu sefer (Roma Yürüyüşü), çok büyük bir başarıdır. Yüksek dağların olumsuz hava koşullarından dolayı Alplerde ve Pirenelerde ordusunun üçte biri gibi önemli bir kısmını kaybetmiş olsa da Roma’ya karşı intikam arayışındaki 14 bin Kelt savaşçısı, Hannibal’a katıldı. MÖ. 217’de Apenin dağlarını geçerek, Roma’ya Gerçek ilerledi ve ana Roma ordusunu Trasimene Gölü Muharebesinde yendi. Romalıların vur kaç taktiğine (Maximus’un uyguladığı yıpratma savaşına) dönmesi üzerine ilerlemesi yavaşlayan Hannibal, Roma’yı kuşatmak yerine İtalya’nın güneyine indi. Hannibal’ın hilal taktiğini kullandığı Cannae Muharebesinde kendi ordusundan (40 bin) neredeyse iki kat büyük son düzenli Roma ordusunu da (75 bin) tuzağa düşürerek tamamen yok etmesi üzerine Güney İtalya Hannibal’in tarafına geçti.
Hannibal’in artan prestiji Kartaca senatosunu endişelendirdi ve gerekli kuvveti göndermeyerek Hannibal’i bir bakıma arkadan vurmuş oldu. MÖ. 216’daki Cannae Savaşı ile Roma’dan kopan Capua kenti, Güncel bir ordu kuran ve güçlerini toplamaya başlayan Roma tarafından MÖ 211 ’de tekrar ele geçirildi. Bu durum Hannibal’ın başarılı ilerleyişinde dönüm noktası oldu. Roma hem vur kaç taktiğine devam etti hem de köleleri bile azad ederek ordusunu takviye etmeye çalıştı. Destek için harekete geçen (kayınbiraderi ile aynı ismi olan kardeşi) Hasdrubal’ın İtalya’nın kuzeyinde öldürülmesiyle takviye alamayan ve lojistik yolları kesilen Hannibal’e karşı Roma’nın azimli direnişi başlamıştı. İlerleyen Roma ordusu karşısında destek kuvvetten de yoksun kalan Hannibal, İtalya ’nın güneyindeki Bruttium Dağlarına çekilerek İtalyada tutunmaya çalıştı.
Scipio Africanus komutasındaki Roma ordusunun Afrika’ya çıkması üzerine başkenti korumak üzere MÖ 203’te Kartaca’ya çağrılan Hannibal, Roma ordusu ile yaptığı Zama Muharebesini kaybetti. Kartaca, Roma ile şartları çok ağır bir barış anlaşması yapmak durumunda kaldı.
Kendine karşı yükselen muhalefet yüzünden gönüllü sürgüne giden Hannibal, önce Selevkos İmparatorluğuna, daha sonra da Bitinya’ya giderek buradaki saraylarda askeri danışmanlık yaptı. MÖ 183’de Bitinyalıların kendisini Romalılara teslim edileceğini anlayınca yüzüğündeki zehiri içerek yaşamına son verdi.
Hannibal”ın Tarihteki Önemi
Hannibal, Scipio ve Philopoemen ile birlikte döneminin üç büyük generalinden biri olmuştur. Kendisine sorulduğunda Büyük İskender’i birinci, Pyrrhus’u ikinci olarak gösterir, kendisini ise üçüncü sıraya koyar. Hannibal’ın başında olduğu bir tür oligarşik cumhuriyet olan Kartaca, MÖ 8. yüzyılda bir Fenike Kolonisi olarak kurulmuş, MÖ 5. yüzyıldan MÖ. 3. yüzyıla kadar bugünkü Tunus merkezli olmak üzere İber Yarımadası kıyılarının çoğunu, Kuzey Afrika kıyılarını ve Batı Akdeniz kıyılarını kontrol eden bir devlet haline gelmiştir. Ayrıca Kartaca şehri Hannibal döneminde, Akdenizdeki Kartaca hegemonyasının merkezi olduğu kadar tüm Akdeniz ticaret kolonilerinin de merkezi durumundaydı.
II. Pön Savaşlarındaki başarılarıyla tanınan Hannibal’ı ”stratejinin babası” olarak nitelendiren tarihçi Dodge, en büyük düşmanı olan Roma’nın bile onu yine kendi taktikleriyle yendiğini belirtir. Romalı senatörler endişeli durumları ifade etmek için “Hannibal ante portas” (Hannibal kapıda!) deyimini kullanmışlardır.
Hannibal hakkında bilgilerin çoğu Romalılar kanalıyla geldiği ve Roma toplumuna büyuk sıkıntılar çıkaran en büyuk düşman olduğu için zalim ve acımasız olarak tasvir edilmiştir. Cicero bile Romanın iki büyük düşmanından söz ederken, “onurlu” Pyrrhus ve “zalim” Hannibal şeklinde ayrıma gitmiştir.
Birçok kaynakta Bursa şehrinin kuruluşu Hannibal ile ilişkilendirilir. Bitinya Kralı Prusias’ın yanında iken kendisine Uludağ’ın eteklerinde bir şehir kurmasını tavsiye ettiği rivayet edilerek Bursa’nın kuruluşu ile Hannibal arasında ilişki kurulur. 1934’te Atatürk’ün Hannibal için Gebze civarında olduğu düşünülen mezarının bulunması ve bir anıt yapılması isteği vasiyet kabul edilerek Gebze’de TÜBİTAK arazisi içindeki Hannibal Tepe’ye 1981’de anıtı yapılmıştır.
Yazar: Ali Nalbant