New York şehrinin Greenwich Kasabası’nın bohem mesken bölgesinde yaşayan bir efsaneye dönüşen Loringhoven, 1874 senesinde Swinemunde’de orta sınıf bir ailenin azası olarak doğdu. Annesi ve babasını kaybettikten sonra Berlin’de oturan teyzesinin yanına gitti. Bulunduğu etrafta sanat ve şiire maruz kaldı. Vaudeville ile karşılaşarak Zentral Tiyatrosu’nda bir koro kızı olarak çalıştı. Şehirdeki biseksüelliği ve cinsiyet sıvılığını, […]
New York şehrinin Greenwich Kasabası’nın bohem mesken bölgesinde yaşayan bir efsaneye dönüşen Loringhoven, 1874 senesinde Swinemunde’de orta sınıf bir ailenin azası olarak doğdu. Annesi ve babasını kaybettikten sonra Berlin’de oturan teyzesinin yanına gitti. Bulunduğu etrafta sanat ve şiire maruz kaldı. Vaudeville ile karşılaşarak Zentral Tiyatrosu’nda bir koro kızı olarak çalıştı. Şehirdeki biseksüelliği ve cinsiyet sıvılığını, Henry De Vry’nin erotik dizisi “Yaşayan Fotoğraflar” ile modelledi. Grafik sanatçısı Melchior Lechter ile sanatsal bir ilişki kurdu.
Bir sanat kolonisinde ders almaya karar veren Loringhoven, Münih’e taşındı. Jugendstil mimar August Endell’le tanıştı. Virginia ve Ohio’ya seyahat ederek bir hayli sanatçı ve resimci için modellik yaptı. Philadelphia’da resimci olan George Biddle ile Charles Sheeler’ı kurdu.
1913’te Alman Baron Leo ile tanışıp New York’a gitti ve böylece “baroness” ünvanına sahip oldu. Ancak evlilikleri kısa sürdü. Leo, Birinci Dünya Savaşı’nın arifesinde Almanya‘ya döndüğünde, savaş tutsağı olarak yakalandıktan sonra intihar etti.
Loringhoven, Leo’nun vefatından sonra anarşist Ferrer Merkezi’nde çalıştı. Dada ve Gerçeküstü resimcisi Man Ray dahil olmak üzere bir hayli tesirli sanatçıyla tanışarak Sanat Talebeleri Birliği’nde modellik yapmaya başladı. Bir vakit sonrada caddede bulunan çöplerden heykeller yarattı. 1926-1927 seneleri arasında Grande Chaumiere’deki Montparnasse stüdyolarında bir iş olarak poz verdi.
1927 senesinde yaşamını kaybetti. Pere Lachaise Kabirliği’na gömüldü.
Avangard prensipleri ve taktikleriyle dolu olan Loringhoven’ın çalışmaları, cemiyetin sanatı nasıl gördüğü ile alakalıydı. Sanat yapıtı olarak “hazır” olanı kullanırdı. Yapıtlarına çoğunlukla manevi ya da dini adlar verirdi. Radikal bir proto-feministti. Ataerkil normları tenkit etirdi. New York’un filizlenen Dada hareketi için provokatör ve temel bir katalizördü. Kadınlık ve dişiliğin ananesel normlarının hudutlarını sanat olarak kabul edilen nosyonları yok etti. Sanat dünyasında kadınların konumunu değiştiren lider kadın sanatçı olarak tanınır. Sanatı, hayata yaklaşımı ve sıradışı performansları onu müelliflik mevzusunda güçlü bir aday kıldı. Ünlü Fransız sanatçı Marcel Duchamp ile beraber hazır giyimin kullanımına liderlik etmiştir.
En ehemmiyetli yapıtları:
Kalıcı Süsleme, Yaradan, Katedral, Marcel Duchamp’ın Portresi, Limbswish, Berenda Abbott’un Dada Portresi…