Kendisini rastgele bir kalıp veya kategorizasyon içerisinde görmeyen , duruşu ve sesiyle son yarıyıl edebiyatımızın en gür ve kararlı seslerinden biridir Ahmet Telli. Aslen Çerkez olan ailesi 19. Asrın ikinci yarısındaki büyük Çerkez göçüyle gelip Anadolu’ya yerleşmiştir. Ahmet Telli 2 aralık 1946’da bugünkü Karabük şehrine bağlı olan Eskipazar ilçesinde dünyaya gelmiştir. Kendi halinde geçen çocukluk […]
Kendisini rastgele bir kalıp veya kategorizasyon içerisinde görmeyen , duruşu ve sesiyle son yarıyıl edebiyatımızın en gür ve kararlı seslerinden biridir Ahmet Telli. Aslen Çerkez olan ailesi 19. Asrın ikinci yarısındaki büyük Çerkez göçüyle gelip Anadolu’ya yerleşmiştir. Ahmet Telli 2 aralık 1946’da bugünkü Karabük şehrine bağlı olan Eskipazar ilçesinde dünyaya gelmiştir. Kendi halinde geçen çocukluk yaşamı süresince devamlı tabiata , yaşam ve insanlara dair vaziyetleri gözlemledi. İlk ve orta öğrenimini, Hasanoğlan ve Kayseri Pazaröre, Pınarbaşı hoca mekteplerinde bitirdi. Daha sonra Gazi Eğitim Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü tamamladı.
Üniversiteden sonra beş sene kadar farklı ilkokullarda Türkçe hocalığı yaptı daha sonra lisede ders vermeye başlayarak Kastamonu, İnebolu, Doğanyurt’ta, Kırıkkale’de ve Ankara Atatürk Lisesi’nde Edebiyat hocalığı yaptı. İyice ve hoşlanarak işine de 70’li senelerin sonuna Gerçek daha da şiddetli bir biçimde sezilen baskılar onu 1981’de Gazi Eğitim Enstitüsü’nde hocayken buldu. Darbeden sonra sıkıyönetim duruşması tarafından hapsedilerek hocalık misyonuna son verildi. Aynı sene, Türk Ceza Kanunu’nın o zamanlar 141, 142 ve 146. maddelerini suçlandı. 141 ve 146’dan salıverilme etti. Kürt şair Cigerxwen’in şiirleri üstüne yazdığı bir yazısından dolayı 142. maddeden kısa bir süre karar giydi.
Çok beğendiği işi elinden alınan ve senelerce duruşma kapılarında süründürülen şair emin bir süre mapus uyumuş daha sonra kitapçılık, yayıncılık yaparak yaşamını kazanmaya çalışmış, muhtelif yayınevlerinde idareyici ve editör olarak bulunarak edebiyatla yakın bir sektörde kalarak nezaketi birikimini canlı ve güçlü yakalamıştır. Darbe yarıyılı baskısının eksildiği 90’lı senelerde yazar çok beğendiği hocalık işine duruşma kararıyla tekerrür dönmüş hocalığa dönmüş emekli olduktan sonra ise kendini tamamen edebiyata vermiştir.
Edebiyat tarihçileri tarafından 1960 sonrası İkinci Cemiyetçi Hakikatçi Şiir Kavrayışı içinde ele alınmasına karşın o kendini daha özgün bir çizgi içerisinde değerlendirdi. başladığı ilk gençlik senelerinden itibaren durmadan eserler veren sanatçı bu eserlerini üzerinden seneler geçtikten sonra yayımlamaya karar vermiştir.
Senelerin birikimi onu kendine has çizgide kalmayı muvaffak olmuş bir şair olarak edebiyatımızın en galibiyetli ve güçlü şairlerinden biri yapmıştır.
Ahmet Telli’nin ilk şiiri 1961’de yayımlandı. 1972’de Cengiz Tuncer’in Kerkenez isimli romanı üstüne yazdığı ilk yazısına Varlık Mecmuası Tenkit Mükâfatı ikinciliği verildi. 70’li senelerde daha çok sınama ve kitap tanıtma yazıları yazdı ve kitaplarını 1979’dan sonra yayınlamaya başladı. Edebiyata daha çok tanıtım yazıları ve sınama mahiyetinde şiirlerle giren şair bu senelerde farklı yazı cinslerinde suratlarca eser vermesine karşın ilk derli toplu eserleri için ise daha fazla olgunlaşması gerektiği görüşüdeydi.
Telli muhtelif edebiyat dallarında sırasıyla şu mükâfatları aldı:
Üzüntünün Başkaldırı Olur kitabı ile 1980 Ömer Faruk Toprak Şiir Mükâfatı
Gizli Kalan kitabı ile 1982 Yazko Şiir Özendirme Mükâfatı
Nida isimli kitabı ile 2011 Altın Portakal Şiir Mükâfatı
Şiir kavrayışı ve Edebiyata Bakışı
Ahmet Telli, ulusun bağrından yetişen bir sanatçı olarak cemiyetsel duyarlılığını yaşamının ve karakterinin bir bileşeni haline getiren ender sanatçılardandır. Eserlerinde yaşama dair olguları, hürlüğün ve hürlük bahtına ödenen kıymetlerin insan benliğinde doğurduğu umutları, aşkları, özlem ve Gerçekleri anlatmıştır. Onun şiir kavrayışını ve edebiyata bakışını “Münakaşadan uzak kalmışsan, sevdadan da uzaksın demektir” dizesiyle özetlemek muhtemeldir. Aşkı , sevgiyi ve özlemi işlerken asla cemiyet yaşamının reelliğinden uzak ferdin kendisi ve benmerkezci dünyasıyla hudutlu temalar çevresinde gezmemiş. Bu duyguları Anadolu’nın acılarla yoğrulan ve bu acılara göğüs germeyi şiar edinen hoş günlerin umudu olarak ele almıştır.
Gramer olarak oldukça galibiyetli bir dili tutan Telli, İsmet Özel’den kelime tercihi ve ses tonu bakımından etkilendi fakat bu etkilenim İsmet Özel’den daha gür bir kararlılık ve orijinaliteyle devam etti. Çoşkulu ve başkaldırıcı şiiriyle bir yandan da Nazım Hikmet’deri sancağı devralmış gibi onun izinden yürüyen bir stille dikkat çekti.
Bazı edebiyat tarihçilerince Attilâ İlhan’a yakın durduğunu da belirtelim.
Kendi şiirlerini değerlendirirken özellikle taşıdığı ruh ve içerik olarak her zaman gençliğin kaynayan kanındaki enerjiyle aynılaştırdı. Bir müzakeresinde şiirlerinin hitap ettiği kesimle alakalı şunları söyler:” Benim şiirlerim en çok gençlere işliyor. Üniversiteliler şiiri kavrıyor, özümsüyor ve hoşlanıyor. Zira şiir hep genç, şiir hep delikanlı, şiir hep genç kız. Güncelden de bana kalırsa şiir başka yaş gruplarına da hitap ediyorsa zaferlidir. Şayet bunu muvaffak olduysam ne mutlu bana.”
Telli , şiirlerini yazarken dünyaya ve yaşama dair bir fikir sahibi olmanın lüzumluluğuna vurgu yapar. ” Şiir bu fikirle beraber duygu süzgecinden geçerek dil dediğimiz uyuşma taşıtıyla sunulmalıdır. Fikrin olmadan şiir yazamazsın
” der.
Bir şair olarak popüler kültürün hem şiir için pozitif özellikler taşıdığını hem de şair için onu yozlaştıran kıymetsizleştiren güzergahlara sahip olduğunu vurgular. Şiir ve popülerlik arasındaki ilişkiyi şöyle ifade eder:”
Televizyonlarda ya da kitle bağlantı taşıtlarında sık görülmek popüler kültürle çokça ahbap olmak demektir. Şiir ise popüler kültürün içerisine girdiğinde hemen harcanan, meta haline dönüştürülebilen, alınıp satılabilen bir hale dönüşür. Şiir iyi ki popüler kültür içinde değil ve ona benzemiyor. Bence şiir için yaygınlaşmak, şair için de ünlü olmak çok hasarlı.” Şiir ve popülerlik arasındaki ilgiyi bu güzergahta değerlendiren Telli,şiirin dağılması ve şiire ilgi duyan insanların sosyal medyayı kullanmasını de oldukça pozitif değerlendirmektedir. Değişik bir hayli şair gibi , sosyal medyayı ilk yaygınlaşmaya başladığı zamanlarda kendi deyimiyle”pespaye” bulan şair sonradan bu mecranın “şiir caddede”gibi sloganlarla şiir zevkinin dağılmasını gençlerin bu alandaki en hoş zaferlerinden biri olarak görmektedir.
Ülkemizde son zamanlarda çok kıymetli şiirler verildiğini belirten şair. Şair olarak öğrenilmenin ve tanınmanın da kendisini oldukça mutlu ettiğini dile getirmektedir. Her ne kadar şiirleriyle tanınsa da düz yazı alanında eserleri olan şairin şimdilik yalnızca bir öykü kitabı bulunmaktadır. İleride düz yazı alanında eserler vermeyi tasarladığını ifade etmektedir bir müzakeresinde. Güncelden iyi bir şair olmanın onun için net bir kriteri olmamakla beraber “Duygularını ifade eden ve bu duygulara karşılık veren herkes iyi bir şairdir.” Diyerek bu mevzudaki fikrini ifade etmektedir.
Şairin yayımlanan başlıca eserleri
Şiir Kitapları
Yangın Seneleri
Üzüntünün Başkaldırı Olur
Kavga Eten Anlatsın
Gizli Kalan
Su Çürüdü
Belki Güncelden Kazancım
Çocuksun Sen
Kalbim Unut Bu Şiiri – Seçmeler
Kaba ve Şehla
Suratının Doğusu Gül – Gul e Rojhilata Ruye Te – Şiirlerden seçmeler Türkçe – Kürtçe
Nida
Düz Yazıları
Ben Hiçbir Şey Söylemedim
Sulara mı Yazıldı
Buradayım Lafımda
Neylersin
Söylese
Öyküleri
Dostluk Günleriydi