Adonis (Şair) Biyografisi
Araplar’ın yaşayan en büyük şairi ADONİS
Adonis (Şair), 1 Ocak 1930 tarihinde Suriye ’de Lazkiye yakınlarındaki bir dağ köyü olan Kassabin köyünde doğmuştur. Asıl adı Ali Ahmed Said Eşber ’dır. Küçük yaşlarda tarlalarda çalışmaya başladı. Aynı dönemde babası kendisine şiirler ezberletmeye başladı. Çok geçmeden kendi şiirlerini yazmaya başladı. 14 yaşına kadar burada yaşadıktan sonra Tartus’ta bir Fransız lisesinde okudu.
Adonis, 1943 yılında dönemin Suriye cumhurbaşkanı Şükrü el Kuvvetli‘nin önünde şiir okuma fırsatını yakaladı ve bu vesileyle burslu olarak Lazkiye’de devlet lisesinde okuyarak mezun oldu. Ardından da 1950 yılında Şam‘da Suriye Üniversitesi’ne gitti. 1954 yılında felsefe ve edebiyat bölümlerinden mezun oldu. İlk şiirlerini bu sırada yayınladı.
Şiirlerini topladığı “Şamlı Mihyar ’ın Ezgileri” 1961 yılında yayımlandığında modern Arap şiirinin kurucu eylemlerinden biri olarak görülür. Eserinin 1983 yılında yayımlanan Fransızca tercümesi, Adonis için dünya çapında tanınmasının başlangıcına işaret eder. 1955 yılında, Suriye ’nin neredeyse bütün Ortadoğu ’ya yayılmasını savunan bir parti olan Suriye Halk Partisi ’ne mensup olmaktan altı ay hapse atıldı.
1956 yılında serbest kalmasının ardından Beyrut ’a kaçar ve orada 1957 yılında, Suriye– Lübnanlı şair Yusuf el-Khal ’la birlikte Şi ’r (Şiir) dergisini çıkarttı.
1956 yılında Beyrut‘a yerleşti. Beyrut Saint Joseph Üniversitesi‘nde doktorasını yaptı. Burada Charles Baudelaire ve Rainer Maria Rilke‘nin şiiriyle tanıştı. “Şiir” dergisini çıkarttı. Bu dergi tüm Arap dünyasını etkiledi. Ortadoğu‘dan Fas‘a kadar tüm Arap şiirini etkileyen Adonis, Arap şiir geleneğinden koparak şiiri özgünleştirdi. Arap şiirinin kendi kimliğini yitirmeksizin dünya şiiriyle ilişki kurmasına çalıştı.
1961 yılında Lübnan uyruğuna geçti ve Adonis ismini aldı.
1968 yılında Mavakif (Tutumlar) dergisini kurdu. Bir özgürlük alanı ve şiirin “yapısını parçalayan” bir Güncellenme laboratuvarı olma iddiasındaki dergi Arap dünyasında hemen yasaklandı. Adonis bu dergide Charles Baudelaire ’i, Henri Michaux ’yu, Saint-John Perse ’i Arapçaya ve Ebul Ala el-Maarri ’yi de Fransızcaya çevirdi.
Lübnan İç Savaşı yüzünden 1980 yılında ülkeyi terk ederek Paris‘e yerleşti. Mistisizme ilgilendi. 1983 yılında Paris’te Stephen Mallarme Akademisi Üyesi seçildi.
1971 yılında Suriye -Lübnan En Güncel Şair Ödülü’nü, 1986’da Brüksel‘de Uluslararası Şiir Bienali Büyük Ödülü’nü kazandı. 1995 yılında İstanbul‘da Nazım Hikmet Uluslararası Şiir Ödülü’nü kazandı. 2005 ve 2006 yıllarında Nobel Edebiyat Ödülü için adı geçenlerden biriydi.
Adonis (Şair), 1956 yılında Khalida Said ile evlendi. Arwad Esber, Ninar Esber adlarında iki çocuğu vardır.
Hâlen Paris‘te yaşamaktadır.
2017 yılının 15 Eylül – 14 Ekim tarihleri arasında İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından 2.si düzenlenen “İzmir Uluslararası Edebiyat Festivali”ne şair Özdemir İnce ile birlikte onur konuğu olarak katıldı.
Fransızcaya çevrilmiş eserleri arasında şunları sayabiliriz:
Chants de Mihyar le Damascene (Poesie-Gallimard, 1983)
Le temps des villes (Mercure de Fraııce, 1900)
Memoire du vent (Poemes 1957-1990) (Poesie-Gallimard, 1991)
La Priere et l ’Epee: essai sur la culture arabe (Mercure de France, 1993) Tombeau pour New York (Sindbad-Actes Sud, 1999).
Kitapları :
1961 – Şamlı Mihyar’ın Şarkıları
1989 – New York’a Mezar
2002 – Arap Şiirine (poetikasına) Giriş
Şiirlerinden örnekler :
Söyleyin Dostlar!
ölmek istedim olmadı,
Yasamak istedim,
neye yarası
Söyleyin dostlar yaşamın,
ne anlamı var…
Sevmek istedim,
sevdim
Sevilmek istedim,
sevilmedim
Söyleyin dostlar yaşamın,
ne anlamı var…
ölmek olmadı
Sevmek olmadı
Sevilmek olmadı
Söyleyin bana dostlar,
Yasamanın sebebini
Kadın:
senin için ölüyorum. sana olan sevgimden
bir yanım eksik uyandığımı görmüyor musun?
senin için ölüyorum,
kararsızlığın içine düşüyorum.
benliğimi duyumsamadan, bedenimi duyumsamadan,
nerede yaşadığımı bilmeden bu güzel
bedenimin ardında.
her şeyi.. neden, oysa, neden açığa vurmuyorum:
oysa hayatın eşsiz olmasını istiyorum
neden, oysa, neden insan gibi doğal yaşayamıyorum, ölümüm
söylediğim her yerde: sen vatanım olmasan
zamanın düşmanı olan şey dostum olur mu?
(sessizlik..)
böylece ey aşkın bedeni sesimi sana bırakıyorum
bana, yolumdaki zerreciklerin yarasını ellerinle sunman için
kuldum- belki de tanrı diye kocamın aşkını bildim.
kocam- şimdi tapınağım diye bildiğimdi.
isteklerimizden başka hiçbir şey gidip gelmez aramızda.
(sessizlik..)
ey gurbet seni yeryüzünün her köşesinde seviyorum,
çocuğuma ne söyleyebilirim
kendi beşiğinde gurbetteyken?
babasının yatağını unuttum, bana şehvet olan şeyi de,
yıllardır kullanıldığımı bilerek arıyorum şimdi,
söylesem mi? günahkarlığı onaylar gibi. iştahla,
güzelliğiyle yağarken gökyüzü ve yeryüzü bardağımıza.
gökyüzü inlediğinde peygamberler bilir ne olduğunu
görüyor musun, filinta
damatların mutluluğunu? ancak
aydınlatana bedenini ver bana, ey sen, koynuna al beni, esiri
olayım beni büyüleyen organlarının.
(sessizlik..)
bağrından ve boğazından gelen bir kokun var senin, son
buluşmamızdan damla damla damlayan, içine
boşaldığın ve boşaldığım. açılırken
içime akan bir şelale olan. gecemin ışığında şeffaf.
yarılan – yerde
depremi kendine kardeş yapan
göbeğimde gizli,
saldırganlığını ve savunmasını yalnızlaştıran.
iyileşeceksin, içindekini yeter ki uyandır. benliğimle ve
ölümümle yüzleşmeme
sen neden olacaksın, özgürlüğüm gibi.
günahlarımla selamlaşacağız
bu sürecin sonunda.
ölümüm. ecelimle
kısmetim benliğinle. resim ve şiiri gibi bir iklimdir sende
ve içimde yitenle,
içindeki zerreciklerle daha da çoğalırım, orman gibi.
içinde görmediğim mevsimlerim bile olacak, içinde – ne ateşim
ne toz. ot
su birikintileri gibi fışkırır topraktan,
içinde yitişini görüyorum, yitişimi, al beni.
bedenim aşkın çamurudur, işte benliğimi sana
teslim ediyorum.
Ben Senin Yerine Ağlayacağım
Beni terk edip gittiğin zaman
Sanma ki kal diye yalvaracağım
Ben senin yerine ağlayacağım
Aşkımızın sonsuz olması için
İsmini dağlara haykıracağım
Islak gözlerini görmemek için
Ben senin yerine ağlayacağım
Barış
çölün yalnızlığında ilerleyen yüzlere
ot ve ateş giyinmiş Doğu’ya
denizin yıkadığı toprağa
ve onun sevdasına barış
yağmurlarını verdi bana baş döndürücü çıplaklığın
kendini bana adıyor yıldırım
benim bağrımda olgunlaştı zaman
bak işte Doğu’nun parıltısı kanım
su çeker gibi çek beni ve yok ol
yitir beni yankısı ve şimşeği var oylukların
su çeker gibi çek beni gövdemle örtün
nirengidir ateşim ve yıldızdır
yön yaramdır benim
heceliyorum
bir yıldızı heceliyorum resmini çiziyorum
kaçaktır yurdumda yurdum
heceliyorum onun çizdiği yıldızı
Güncelk günlerinin ayak izlerinde
ey sözün külü
gecende bir çocuğu daha var mı tarihimin?
…..
“Bu Benim Adımdır” Şiirinden
Kollarında bir güneş ölür,
Gece gömmem onu diye tutturmuştur,
Sürekli dalgalanmalarla
Deniz öğretti ona,
Nasıl çıkacağını kendinden,
Hem de hep kendi kalıp.