Abazalar, Batı Kafkasya ’nın Karadeniz sahillerinde yerleşmiş bir kavimdir. Abaza diyarı, Karadeniz ’in doğu sahili ile Kafkasya ’nın Batı kıyısını oluşturan arazinin kuzey kesimindedir. Abazalar, Kafkas Sıradağları ’nın azami noktası olan Elbürz Tepesinin batıya Gerçek olan bölgesinin üstünde yerleşmişlerdir. Abaza memleketinin havası ve abuhavayı rutubetli ve mutedil olup, çok hoştur. Dağ abuhavasından kaynaklanan ve bu abuhavanın toprağa verdiği […]
Abazalar, Batı Kafkasya ’nın Karadeniz sahillerinde yerleşmiş bir kavimdir. Abaza diyarı, Karadeniz ’in doğu sahili ile Kafkasya ’nın Batı kıyısını oluşturan arazinin kuzey kesimindedir. Abazalar, Kafkas Sıradağları ’nın azami noktası olan Elbürz Tepesinin batıya Gerçek olan bölgesinin üstünde yerleşmişlerdir.
Abaza memleketinin havası ve abuhavayı rutubetli ve mutedil olup, çok hoştur. Dağ abuhavasından kaynaklanan ve bu abuhavanın toprağa verdiği rutubet, bölgenin verimini çoğaldırmıştır. Vadileri ile bayırları çok faydalıdır. Çayırları boldur. Ziraat çok gelişmiş, hayvancılık ilerlemiştir. Dağlarında her cinste av hayvanı ve kürkü kıymetli olan pek çok hayvan yaşar. Ülkede evcil hayvanlar da mevcuttur. Özellikle çok hoş bazı tür atlar yetiştirilir.
Abazalar mert yaratılışlı, sağlam terbiyeli insanlardır. Lafında durmak, verilen görevden kaçmamak, konuğa hürmet etmek, onların âdet ve şiarlarıdır. Abazalarda zina etmek en büyük kabahat sayılır, bu kabahat en büyük cezayı gerektirir. Zina yapanlar ya memleketi terke mecburi edilir yahut köle sayılarak satılır veya öldürülür. Abaza bayanların kocalarına hizmetlerinde âdete çok dikkat ederler, onların yanına pek oturmazlar. Çocuksuzlara göre çocuklu bayanlar daha istisnalıdır.
Abazalar aralarında kıymet miktarı olarak karış ve top dedikleri sayı ve uzunluk miktarı kullanırlardı. Abaza dili başlı başına ayrı bir dildir. Bu dil Çerkez dili orijinli olmakla birlikte, Abaza dili Çerkez dilini ufalamıştır. Birbirlerine pek benzemezler. Hatta usül ve telaffuzları da farklıdır. Abaza dilinin yazısı yoktur.
Müslüman Oldular
Kuzeyindeki yolun azıcık sapa olması ve güneyindeki dağların da bir silsile takip etmesi, bölgeyi istilalardan tarih süresince gözetmiştir. Abaza arazisi, geçilmesi ve çıkılması efor, sarp bir yer olduğu için, bu dağlar arasında yerleşen millet etraf ülkelerdeki hadiselerden etkilenmemiştir. Bunun içinı Abazalar kendi örf ve adetlerini çok uzun zaman gözetmişlerdir. Osmanlılarla asırlardan beri ilişkisi olan Abaza ülkesine Güncellik yapmak için aynı ülkede doğup gelişmiş ve Osmanlı hizmetine girmiş olan Ferah Ali Paşa 1781 senesinde atama edildi. Ferah Ali Paşa ülkesine geldiğinde burayı hiç değişmemiş buldu ve dört sene çalıştı. İmar edip, Güncellikler yaparak geliştirdi. Anapa Kalesini yaptırdı ve büyük bir şehir alana getirdi. Anapa şehrinin kuruluş edilmesi bölgede yapılan ticari faaliyetleri artırdı. Abazalar ile Çerkezler, Ferah Ali Paşa ’ya ve adamlarıyla iyi davrandılar. Alınan iyi önlemler sonucunda millet, Osmanlı Devletini artık yadırgamayıp, kendi seçimleriyle Müslüman oldular. Kurtuluşu İslamiyette gördüler. Batıl alışkanlıklarını, yabaniliklerini vazgeçen Abazalar, Osmanlı Devleti ’nin itaatkar tebası haline geldiler.
1827 ’de Osmanlı donanması Navarin sarihlerinde batırılınca, Ruslar güçlü güçlerle Osmanlı ’ya karşı savaş açtı. Süratle ilerleyerek Edirne önlerine kadar geldiler. Bu savaş sonucunda Çerkezistan, Abaza eyaleti ile Ahıska ortamı Rusların oldu. Buradaki Müslümanlar Osmanlı topraklarına göç etti.
Abaza ulusunun popülasyonu, Ferah Ali Paşa zamanında Çerkezlerile birlikte 100.000 aileydi. Bunlardan yalnızca 80 bin şahıs Osmanlı topraklarına Gerçek göç edebilmiştir. Kalanların bir kısmı ise o zamanki savaşlarda yaşamını kaybetmiş ve muhtelif bölgelere parçalamış, çok azı da kendi vatanlarında kalmışlardır.
Abazalardan bir çok ehemmiyetli şahıs Osmanlı hizmetine girmiştir. Bunlardan yalnızca ikisi Abaza lakabını öğrenilir. En tanınmışları; Süleyman Paşa, Siyavuş Paşa, Hasan Paşa, İbşir Mustafa Paşa, Mehmed Paşa, Mehmed Paşa, Damat Ahmed Paşa, Abaza Hasan Paşa ve Abaza Mehmed Paşadır.