Mistik ve soyut sanatın lideri olan Klint, 1862 senesinde Solna, İsviçre’de Protestan bir çiftin çocuğu olarak doğdu. Çocukluğunun çoğunu, babasının vesilesi ile deniz yüksekokulu olan Karlberg kalesinde geçirmiştir. İlk olarak Kerstin Cardon’un himayesinde basmakalıp portre çalışmalarını sürdürerek, günümüzde Konstfack olarak öğrenilen Teknik Mektebi’nda eğitim aldı. Bu vakit zarfında, ruhsal ve görülmeyen olanlara karşı güçlü meyillere […]
Mistik ve soyut sanatın lideri olan Klint, 1862 senesinde Solna, İsviçre’de Protestan bir çiftin çocuğu olarak doğdu. Çocukluğunun çoğunu, babasının vesilesi ile deniz yüksekokulu olan Karlberg kalesinde geçirmiştir.
İlk olarak Kerstin Cardon’un himayesinde basmakalıp portre çalışmalarını sürdürerek, günümüzde Konstfack olarak öğrenilen Teknik Mektebi’nda eğitim aldı. Bu vakit zarfında, ruhsal ve görülmeyen olanlara karşı güçlü meyillere sahipti. Ablasının vefatı ile beraber derin bir acı yaşadı. Ruh dünyası ile diyalog yaratmayı hedefleyen espritüel grup buluşmalarına katılmaya başladı.
1882 senesinde Stockholm Krallık Sanat Yüksekokuluna girerek orada çalışmaya başladı. Burada Basmakalıp sanat eğitimine devam ederek 5 sene kaldı. Mezun olduktan sonra, Stockholm’şöhret sanatçı semtinde bir sanat stüdyosunda burs kazandı. Peyzajları ve portreleri süratle finansal bağımsızlığını kazanmasını sağladı.
1896 senesinde, dört kadın sanatçı dostuyla beraber The Five De Fem’i kurdu. Grup, her hafta 1906 senesinde kadar, tasarısız hür akışlı yazı ve çizim ile deney yapmayı hedefledi. güya “sürrealist ceset” çizimleri, daha sonra Gerçeküstüler tarafından ele geçirilen bir terim / süreç Sanat yapmanın daha sezgisel ve Gerçekdan bir yolunu buldu ve şuursuzluğu sanat yapma motivasyonu olarak anladı. Paradoksal olarak, soyut arayışlar çevresindeki görünür dünyayı derin detaylarla kavramaya çalıştı.
İsveçli botanikçi Linnaeus tarafından yürütülen ve 1900 senesinde bir baytar enstitüsü için kroki olan hayvanlar ile de çalışmaya başlamıştır. Aynı zamanda, görünmez dünyaya olan derin hayranlığı da devam etmiştir. X-ışını aygıtının, elektromanyetik dalgaların ve telgrafın buluşu ile günümüzün bilimsel bulgularının yanı gizeme, Rus feylesofu, Madame Blavatsky ve Anthroposophy tarafından kurulan Theosophy başta olmak üzere Avrupa çapında geliştirilen manevi kuramlara olan yakınlığı ilebilinir. Antropoloji, Avusturyalı feylesof Rudolf Steiner tarafından geliştirilen ve maneviyatın hem bilim hem de sanat yoluyla rasyonel olarak anlaşılabileceğine dair Steiner’in düşüncelerine derinden kök salmış bir ‘manevi bilim’ belirlemeyi hedefleyen manevi bir hareketin de içinde yer almıştır.
Mavi gözlü olan siyah giyen, vejeteryan olan Klint, 1904’te başka bir dünya tecrübesinin ardından derinden değişti. Bir seans sırasında, astral bir düzlemde fotoğraf yapmasını söyleyen bir ses duydu. ‘Bu Güncel bir yaşam felsefesi duyuru etme’ emriydi. Bu hakikatinde, “bir insanın ebedi Gerçekltularını yapmasını söyleyen Amaliel ismindeki bir gök cemaati azasından başkası değildi” 1906’da 44 yaşındayken, Klint en faydalı soyut fotoğraf safhasını yaşamaya başladı. 1915’te,193 eser üretti. Bunların her biri, Tapınak için Fotoğraf Sergisi’ olarak adlandırılan daha büyük bir beden tarafından üst üste konulan altı diziden biriydi. Bu yoğun yaratıcı sürece, “ilahi bir dikte” nin, “yüksek bir eforun” manipülasyon yaptığı ile alakalı atıfta bulundu.
Bu yaratıcı süreç 1908 ve 1912 seneleri arasında kesintiye uğradı. Bu vakit zarfında geniş çapta kitap okudu ve son zamanlarda âmâ hale gelmiş olan annesinin devamlı bakımını yaptı. 1912’den sonra Hilma tapınak serisini canlılıkla boyamaya devam etti, ismini peyzaj sanatçısı olarak sürdürdü ve daha ehemmiyetli olan şahsi çalışmasını bir gizem olarak gizledi. 1914’te ananesel fotoğraflarından arınmış bir şekilde, ananesel manzara fotoğraflarından biri, İsveç’in Malmö kentindeki Baltık ortaklaşa sergisinde yer aldı.
1915’deri sonra, Klimt ‘ilahi kılavuzluğun’ sona erdiğini söyledi. Buna karşılık sanatçının fotoğrafa bakışı, etrafa göre değişti. Öncelikle tuval üzerine yağlı boyamaları küçüldü ve kâğıda suluboya ile sınama yapmaya başladı. 1917’de, doğa ötesisel bir civar olarak tecrübesini ayrıntılandıran Studier metheder Sjalslivet’ Ruh’un Yaşamı Çalışmalarıisimli 1200’den fazla sayfa yazı yazdı.
Annesini 1920’de kaybetti ve daha sonra, dünya dinlerini, çiçeklerin ve ağaçların bilimsel inceliklerini araştırarak, oldukça yaratıcı bir sene geçirdi. Güney İsveç’te bir kıyı kenti olan Helsingborg’a taşındı ve 1921 ile 1930 seneleri arasında İsviçre’deki Antroposyoloji Hareketi’nin Goetheanum’unu ziyaret etti, Anthroposophy topluluğuna katıldı, tekerrür Rudolf Steiner ile buluştu ve kuramlarına derinden daldı. Bu vakit zarfında, Klint, kendi çalışmaları ile ilgilenerek, fotoğraflarını katalogluyor, fotoğraflıyor, pratiğini belgeliyor, mecmualarına ve taslak defterlerine yazıyor. Evvelki bulgularını gözden geçiriyordu. Çalışmalarının zamanının seyircisi tarafından takdir edilmeyeceğini düşündü, Bu surattan tüm yaratımlarını yeğenine vazgeçti.
Geometri, figürasyon, sembolizm, dil, bilimsel araştırma ve dinin sentezi, çalışmalarını en geniş sanatsal terimlerle ortaya koymasını sağladı. Soyutlama rotası aynı zamanda kabukları ve çiçekleri de kapsayan organik sihrime çalışmalarına da katlandı. Esasta uyuyan maneviyatı, esin ve yaratıcılığının ana kaynağıydı. Her ne kadar dünyadan uzak dursa da, ideal modelin galibiyetli bir biçimde prova edildiği ufak işbirlikçi gruplar içinde olduğu görülmektedir. Tabiata, doğa ötesiye ve bilinmeyene karşı olan alakasından harekete geçerek kendi stilini yarattı. Avrupa’da dominant olan avangart akımdan uzakta kalarak sanatını icra etti.
1.200’den fazla fotoğraf, 100 metin ve 26.000 sayfalık anekdota ve taslaktan oluşan eser bıraktı.
1944 senesinde Sjursholm’de yaşamını kaybetti.
En ehemmiyetli eserleri:
Primodial Keşmekeş, Erişkinlik, Evrim No12, Kuğu, Güvercin, Altarpano, Parsifal, Budizm Öğretileri, On En Büyük, Atom Tezsi, Mahatmas Mevcut Duruş, Buğday ve Pelin, Başlıksız
Yazar: Börte Büşra Yavuz