Üvercinka, Göçebe, Beni Öp Sonra Doğur Beni, Güz Bitiği gibi şiirlerin babası Cemal Süreya, ölümünün 32. yıl dönümünde bir kez daha anılıyor.
Cemal Süreya Kimdir?
Gerçek adı Cemalettin Seber olan ve 1931 yılında Erzincan ’da dünyaya gelen Cemal Süreya, 1938’de sürgün edilmesi nedeniyle ailesiyle birlikte Pülümür’den Bilecik’e gitmek durumunda kaldı. Amcası Memo’dan ilkokula başlamadan önce okumayı ve yazmayı öğrenen Süreya, hastalığı nedeniyle okula geç başlamak durumunda kaldı.
Süreya, annesi Gülbeyaz hanımın vefatının hemen ardından halasının yaşamakta olduğu İstanbul ’a giderek eğitimine burada devam etti. Ortaokulun ikinci yılında Dostoyevski’nin eserleri ile tanışan Süreya, Karamazov Kardeşler romanının üzerindeki etkiden bahsetti.
Ortaokuldan sonra Haydarpaşa Lisesine parasız yatılı olarak kaydolan Süreya, daha sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde Maliye ve İktisat Bölümünde eğitimini devam ettirdi. Şiire çocuk yaşlarda ilgi duymaya başlayan Süreya, 1953’te siyasal bilgiler fakültesinin okul dergisi “Mülkiye”de çıkan “Şarkısı Beyaz”, şairin yayımlanan ilk şiiri oldu.
Şiirlerindeki ironiyi ortaya koyan “Gül” şiiri Yeditepe dergisinde yayınlandığında sadece 23 yaşındaydı. Sezai Karakoç’la Fakültede yakın arkadaşlık kuran Cemal Süreya “İkinci Güncel” şiirinin öncülerinden biri kabul edildi.
Eskişehir Vergi Dairesinde 25 Kasım 1954’te stajyer olarak göreve başladıktan sonra Teftiş Kurulu sınavını kazanmasıyla 11 Ağustos 1955’te maliye müfettiş yardımcısı olarak İstanbul’da gitti. Muzaffer Erdost, Nihat Kemal Eren ve Hasan Basri gibi isimlerle yakın arkadaş olan Süreya, hem şiirleri hem de yazılarının yayımlanmasıyla dergi çıkarma düşüncesi içine girdi.
7 Ekim 1958’de girdiği yeterlilik sınavı sonucunda beşinci sınıf maliye müfettişi olmaya hak kazanmasının ardından teftiş için çeşitli şehirleri gezdi. Temmuz 1959 ’da gittiği askerlik görevini 31 Aralık 1960’ta tamamlayan Süreya, askerliğini yaparken fark derslerini vererek hukuk diploması aldı ve 1 Ağustos 1960’ta “Papirüs” dergisinin ilk sayısını yayımladı.
Aynı yıl Maliye Bakanlığı tarafından bir yıllığına Paris ’e gönderilen Süreya, 1964’te İstanbul’a atanmasından sonra edebiyata ağırlık vermek için 31 Temmuz 1965’te Maliye Teftiş Kurulundan arkadaşları Sezai Karakoç ve Doğan Yel ile birlikte istifa etti.
“Papirüs”ü 1 Haziran 1966 ’da üçüncü defa çıkarmaya başlayan Süreya, dergiyi Mayıs 1970’e kadar aylık olarak düzenli bir şekilde okuyucularla buluşturdu.
Cemal Süreya, 1971’de Maliye Bakanlığındaki memuriyetine dönerken, İstanbul Hocapaşa Vergi Dairesi, Maliye Tetkik Kurulu, İstanbul Darphane ve Damga Matbaası Müdürlüğü gibi kurumlarda çeşitli görevler aldı.
Mart 1977 ’de, kurucularından biri olduğu “Türkiye Yazıları” dergisinin başına getirilen ve bir süre sonra bu görevi bırakan Süreya, başyazılarını yazdığı “Oluşum” dergisini de aynı yıl yönetti.
Süreya, Mayıs 1974 ’ten Temmuz 1978 ’e kadar “Oluşum”da düzenli bir şekilde yazılar yazarken, 1977’de “Politika” gazetesinin sanat sayfasında haftada bir yazdığı “Günübirlik” yazılarıyla gazete yazarlığına başladı.
Daha sonra “Güncel Ulus” ve “Aydınlık” gazetelerinde de yazan Süreya, Kültür Bakanlığı Kültür Yayınları Danışma Kurulu üyeliği de yaptı. “Papirüs”ü son olarak 15 Mart 1981’de çıkaran Cemal Süreya, çeşitli devlet kademelerinde görev aldıktan sonra 1982 yılında emekli oldu.
Süreya, şiirin yanı sıra deneme, tenkit yazısı, şiir ve düz yazı tercümesi, çocuk kitabı, günce ve derleme de yazarken, yazılarında Osman Mazlum, Adil Fırat, Ali Fakir, Ali Hakir, Ahmet Gürsu, Hüseyin Karayazı, Birsen Sağanak, Dr. Suat Hüseyin gibi farklı mahlaslar da kullandı.
İlk kitabı “Üvercinka” ile 1958’de Yeditepe Şiir Ödülünü Arif Damar ’la paylaşan Süreya, ikinci kitabı “Göçebe”yle Türk Dil Kurumu 1966 Edebiyat Ödülünü, “Sıcak Nal” ve “Güz Bitiği” kitaplarıyla 1988’de Behçet Necatigil Şiir Ödülünü kazandı.
Yazdığı şiirlerle modern Türk şiirinin ustalarından biri olan Süreya, yaklaşık 40 kitabı Fransızcadan Türkçeye çevirdi.
4 kez evlenen Süreya, girdiği şeker koması sonucu 9 Ocak 1990’da hayatını kaybetti. Cemal Süreya’nın cenazesi Şişli Camisinde kılınan öğle namazının ardından Kulaksız Mezarlığı’nda defnedildi.