Camille Claudel bir kadın heykeltıraştır. Filmlere ve kitaplara da konu olan son derece trajik bir hayat hikayesi vardır. Camille Claudel’in Camille-Rosalie Claudel’dir. 8 Aralık 1864 doğumludur. Fransa ’nın, Villeneuve-sur-Fère şehrinde doğmuştur.19 Ekim 1943’te Montdevergues ’te bir akıl hastanesinde yaşarken ölmüştür, Avignon yakınlarındaki Montfavet) Kendisi uzun yıllar Auguste Rodin isimli ünlü heykeltıraşın sevgilisi olarak bilinmiştir. Ama işin özünde […]
Camille Claudel bir kadın heykeltıraştır. Filmlere ve kitaplara da konu olan son derece trajik bir hayat hikayesi vardır. Camille Claudel’in Camille-Rosalie Claudel’dir. 8 Aralık 1864 doğumludur. Fransa ’nın, Villeneuve-sur-Fère şehrinde doğmuştur.19 Ekim 1943’te Montdevergues ’te bir akıl hastanesinde yaşarken ölmüştür, Avignon yakınlarındaki Montfavet) Kendisi uzun yıllar Auguste Rodin isimli ünlü heykeltıraşın sevgilisi olarak bilinmiştir. Ama işin özünde sanatçıya ilham veren ve çok başarılı eserleri olan bir kadın heykeltıraştır. Aynı zamanda dünyaca ünlü bir şair olan Paul Claudel ile kardeştir. Paul Claudel kendisinin yaşamını ciddi düzeyde etkileyen kişilerdir.
Yaklaşık 5-12 yaşları arasında Camille Claudel, Christian Doctrine kızkardeşleri tarafından eğitim ve öğrenim almıştır. Ailesi Nogent-sur-Seine’ye taşındığında, Claudel çocuklarının eğitimine bir öğretmen tarafından devam edildi. Camille bu noktadan itibaren çok az resmi eğitim gördü, ancak babasının iyi stoklanmış kütüphanesinde geniş çapta okudu. Genç yaşlarında çoktan yetenekli bir heykeltıraştı ve yetenekleri zamanın diğer sanatçıları tarafından tanınmıştı. 1881’de babası bir kez daha iş değişikliği yaşadığında bu sefer ailece Paris’e taşındılar . Orada Camille, Colarossi Akademisi’ne (şimdi ki ismi Grande Chaumière’ye) girdi ve ömür boyu süren bir arkadaşı olan Jessie Lipscomb (daha sonra Elborne ismi ile tanınmıştır) ile bir araya geldi. İlk mevcut eserleri de o döneme aittir .
Claudel ve Rodin tahminlere göre ilk kez 1883’te tanıştı. Kısa bir süre sonra öğrencisi, iş arkadaşı, model, ve sevgilisi oldu. Kendi eserleri üzerinde çalışmaya devam ederken, tipik bir stüdyo asistanı veya öğrencisi olarak, Rodin ’in bu döneme ait projelerine, ve bazı heykellerine katkıda bulunduğuna inanılıyor. Örnek olarak ise Cehennemin Kapıları bunların arasında en bilinen etki sunduğu eser olarak kabul ediliyor. Rodin’in La Folie Neubourg’daki stüdyosu yakınındaki kendi mahallesine taşındığı 1888 yılına kadar onunla evde yaşamaya devam etti. 1892’de Rodin ile olan ilişkisi sorunlu bir hale gelmeye başlamıştı ve 1893’den 1898 yılına kadar onunla iletişim kurmaya devam etmesine rağmen hem yalnız yaşıyor hem de çalışıyordu. Bu noktadan itibaren durmaksızın çalıştı, fakir ve gittikçe münzevi bir insan olmaya başladı. Tanınmış salonlarda eserlerini sergilemeye devam etti (Salon d’Automne , Salon des Indépendants.) ve Bing ve Eugène Blot galerilerinde, stüdyosundaki her eseri tamamen sık sık yok etmesine rağmen çalışmalarına ara vermedi. Rodin’in kendisine yaptığı adaletsizliğe kafayı bu dönemde çokça takmaya başlamıştır. Bu da giderek ruh sağlığını bozuyordu. Bu dönemde insanlarda giderek uzaklaşıp, yabancılaştı, bu dönemde çok uzakta yaşayan ona yakın bir aile üyesi onun bu durumundan etkilenmişti. 10 Mart 1913’te, istemediği halde Ville-Évrard’deki bir akıl hastanesine yatması için başvuruda bulundu. Eylül 1914’te ölümüne kadar kaldığı Montdevergues akıl hastanesine transfer edildi. Kardeşine çıkmak istediğini defalarca dile getirse de bu teklifini kardeşini asla kabul etmedi.