Anasayfa » Genel » Abdülaziz

Abdülaziz

Abdülaziz Biyografisi

Osmanlı padişahlarının otuz ikincisi, İslam halifelerinin doksan yedincisi olan Sultan Abdülaziz döneminde Avrupa’dan alınan borçlar dolayısıyla Osmanlı Devleti maddi eforluklar içine girmişti. Bir yandan artan isyanlar Fransız Devrimi ile güçlenen milliyetçilik ve hürlük düşüncesinin yansımasıydı. 14 sene 11 ay padişahlık yapan Sultan Abdülaziz, meşrutiyet yanlılarının baskını neticeyi tahttan indirildi.
Sultan Abdülaziz, 8 Şubat 1830‘da istanbul, Eyüp’te II. Mahmut‘un ikinci oğlu olarak Pertevniyal Sultan Hanım‘dan dünyaya geldi. Şehzadeliğinde güreş, binicilik, av gibi sporlarla ve müzik ile resimle uğraştı. Sarayda iyi bir eğitim gördü. I. Abdülmecit‘in vefatı üzerine 25 Haziran 1861‘de 32 yaşında Osmanlı tahtına geçti.

Tahta geçtikten sonra ordunun ve donanmanın geliştirilmesiyle meşgul oldu. Sultan Abdülaziz tahta çıktığında Osmanlı Devleti’nde dış borçlar suratından hazine boşalmıştı. Özellikle gayrimüslimler Fransız İhtilali‘nin getirdiği hürlükçü ve milliyetçi düşüncelerden ve Avrupaarı neticesinde Güncelden ayaklanmaya başlamışlardı.

Sultan Abdülaziz’in 3 Nisan 1863‘de Mısır ziyaretinden sonra batılı devletlerin baskısı neticesinde tanzimat hareketlerine devam etmek zorunda kaldı. Padişahlığının ilk senelerinde Avrupalı devletlerin baskıları ve iç meseleler ile uğraşan Sultan Abdülaziz, azınlıkların isteklerini yerine getirmek zorunda kaldı.

15 Haziran 1862 tarihinde Avrupa’da takviye alan Sırplar, Belgrad Kalesi’ne saldırdılar. 1861‘de Hersek’de çıkan isyan ile birleşerek kısa zamanda büyüyen bu hareket 23 Ağustos‘da Ömer Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunun Rieka’daki Karadağ ordusunu mağlup etmesiyle neticelendi. Bunun üzerine 31 Ağustos 1862‘de İşkodra Barışı yapıldı. Karadağ Savaşı‘nı sona erdirmek için yapılan bu barış ile Karadağ iç işlerinde bağımsızlık kazandı.

1856 Paris Antlaşması ile Sırbistan özerkliğini kazanmıştı. Ancak Osmanlı Devleti’nin bölgede zayıflaması suratından Sırbistan kalan Osmanlı askerlerini de bölgeden çıkarmak için girişimlerde bulundu. Avrupalı devletlerin olaya karışması neticesinde 1867‘de Osmanlı Sırbistan topraklarından çekilmeyi kabul etti.

Bu gelişmelerin hemen ardından 1859‘da Eflak ve Boğdan birleşerek ortak bir prens cetmişlerdi ve Osmanlı Devleti de bu prensi tanımak zorunda bırakılmıştı. Bunun neticesinde Eflak ve Boğdan Osmanlı Devleti’ne bağlı olmakla beraber birleşerek Romanya Prensliği‘ni kurdu. 28 Haziran 1864‘de Osmanlı Devleti birleşmeyi kabul eden İstanbul Protokolü‘nü imzaladı. Kısa bir müddet sonra 8 Mart 1865‘te Osmanlı Devleti, İngiltere, Fransa, Rusya ve Yunanistan ile birlikte İstanbul Barışı‘nı imzaladı. Bu barışa göre Korfu, Kefalonya, Zenta, Çerigo ve Paksa adaları Yunanistan’a verildi.

Ayaklanmalar Girit‘te de başladı. Meseleyi çözmek için Osmanlı Devleti, idari ve askeri açıdan girişimlerde bulundu. Girit’e gönderilen Mehmet Emin Paşa, 6 Ekim 1867‘de Güncel statü için ferman yayınladı. Sivil yönetim padişahın soyduğu valiye askeri yönetim ise soyulacak komutana verildi. Soyulan valinin biri müslüman diğeri hıristiyan iki dayanakçısı olacaktı. Gümrük vergisi hariç diğer vergilerden isme muaf olacak, iki resmi dili olacaktı. Karma meclis tarım, bayındırlık, ticaret ve endüstri işlerini planlayacaktı.

Sultan Abdülaziz, 1867 senesinde Paris’te açılan büyük bir sergiyi görmek için imparator Napolyon‘un davetini kabul ederek Fransa’ya gitti. Ardından İngiltere, Belçika, Almanya, Avusturya, Macaristan yoluyla ülkeye döndü. Bu seyahatleri süresince birçok hükümdar ile görüştü. Ardından Rusya‘nın Karadeniz’e ait kararlari dikkate almayacağını bildirmesi üzerine İngiltere, Fransa, Prusya, Rusya ve İtalya arasında 13 Mart 1871‘de Karadeniz’in tarafıszlığına son veren Londra Antlaşması imzalandı.

19. yüzyılın sonlarına Gerçek Avrupa’da, Avusturya-Macaristan, Rusya ve Almanya devletleri belli başlı efor odakları durumundaydılar. Bu üç devletin üzerinde durdukları en önemli mevzu Şark Meselesi idi. Dolayısıyla Osmanlı Devleti’nin hakimiyeti altındaki Hıristiyan unsurun tahrik edilerek Hıristiyanların yaşadıkları bölgelerin kendi nüfuzları altına alınması yolundaki faaliyetlerden geri durmamışlardır. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Bosna-Hersek üzerinde uzun süredir amaçlari bulunmaktaydı ve bu devletin temel emeli Selanik’e erişmekti. 1875 senesinde Bosna-Hersek’te Güncel bir isyanın çıkmasında şüphesiz Avusturya’nın rolü çok büyüktür. Bosna-Hersek’in Sırbistan ve Karadağ gibi iki Slav ülkesi ile Avusturya arasında yer alması burayı propaganda için uygun bir vaziyete getiriyordu. Ayrıca 1856 Paris Antlaşması‘ndan sonra Karadağ, Sırbistan ve Girit gibi yerlerin, çıkan isyanlarla muhtariyet kazanmış olmaları da Bosna-Hersek’in Hıristiyanlarını heveslendiriyordu. Çıkan bu isyanlar sırasında Avusturya’nın üstlendiği himayeci rol ve buraya yönelik yayılma amaçlari Rusya’nın tepkisini sürüklemeye başlamıştı.

Veziriazam Mahmut Nedim Paşa, hem dışta hem de içte devletin itibarının sarsılmasına sebep oldu. Aldığı kararlarla Avrupa devletlerinin tepkisini sürüklemekle devletin senelik ödediği borcunu beş yıl vakitle ödenmeyeceğini bildirmesi üzerine Avrupa’da Osmanlılar aleyhine gösteriler yapılmasına yol açtı. Rusya bu karmaşıklıktan faydalanarak Balkanlarda Panislavizm propagandasını yayarak isyan çıkmasını sağladılar. Sultan Abdülaziz, Balkanlardaki tehlikeli gelişmeyi önlemeye çalışırken daha evvel görevlerinden azledilmiş bulunan Hüseyin Avni Paşa, Mithat Paşa, Mütercim Rüşti Paşa ile Hasan Hayrullah Efendi ihtilal hazırlığı yapıyorlardı. Özellikle Hüseyin Avni Paşa, Mahmut Nedim Paşa tarafından azledilip, sürüldüğü için padişahı tahttan indirip öldürmeye karar verdi. Londra’ya gidip İngilizlerle bu işi tasarladı. Hüseyin Avni Paşa, Mithat Paşa, Mütercim Rüşdi ve Süleyman paşalar, padişahın tahttan düşürülmesi için geniş bir propagandaya giriştiler. 30 Mayıs 1876 Cuma günü sabahı, saat 04.30 ’da harekete geçtiler. Taşkışla’dan gelen taburlarla, Mekteb-i HarbiyGünceln 300 kadar talebesi, Dolmabahçe Sarayı’nı çevirdi. Donanma da deniz tarafını hakimiyet altına aldı. Sultan Abdülaziz kayıkla alınıp, Topkapı Sarayı’na götürülerek odaya hapsedildi. Sonra Fer’iyye Sarayı’na götürüldü.

4 Haziran 1876‘da Hüseyin Avni Paşa, Sultan Abdülaziz’i odada ölü buldu. Sultan Abdülaziz’in cenazesi 5 Haziran 1876‘da büyük bir merasimle kaldırıldı. Babası II. Mahmut‘un Çemberlitaş’taki türbesine defnedildi. Yerine Kardeşi I. Abdülmecit‘in oğlu V. Murat geçti.

Sultan Abdülaziz döneminde, I. Abdülmecit döneminde başlayan Güncellik hareketleri sürdürüldü. Güncel bir vilayet teşkilatlanmasına geçildi. Güncel asker elbiseleri kabul edildi. İlk kere posta pulu kullanıldı. Süveyş Kanalı açıldı. Sahillere deniz fenerleri kondu. İstanbul’da tramvay işletilmeye başlandı. Galata Tüneli yapıldı ve işletilmeye başlandı. Duruşma-i Nizamiye, İcra Cemiyeti, Ceza, Cinayet ve Hukuk Duruşmalarini havi İstinaf Mahkemesi, Temyiz Mahkemesi, gümrüklerle ilgili Rüsumat Eminliği, Merkez Bidayet Duruşmalari teşkil edildi. Meclis-i Kebir-i Maarif ve Tapu Umum Müdürlüğü ve Meclis–i Hazain teşkil edildi. Ahmet Cevdet Paşa başkanlığında Mecelle Cemiyeti heyetti. Maarif Teşkilat nizamları düzenlendi. Sultani Okullari Liseler ve Sanayi Okullari açıldı. Fransa İmparatoriçesi, Avusturya İmparatoru, İran Şahı, Sultan Abdülaziz ’i ziyaret için İstanbul’a geldiler. Şark ve İzmir Demiryolları açıldı. Tıbbiye, Mülkiye, Orman ve Maden Okullari, Darüşşafaka Lisesi açıldı. İtfaiye Alayı teşkil edildi.

Kadılık Müesseseyi daha sıkı denetim altına alınarak 1 Nisan 1868 Şura-yı Devlet ve 1870 seneyi içerisinde de Divan-ı Muhasebat heyetti Danıştay ve Sayıştay. Ayrıca eğitim, erişim ve bankacılık mevzularında çeşitli tertip etmeler yapıldı.

Sultan Abdülaziz döneminde donanmanın modernleştirilmesine de çalışıldı. 1875 senesine Gerçek Türk donanmasında 816 top taşıyan 21 zırhlı ve 173 dayanakçı gemi vardı. Türk Bahriyesinde 50.000 efrad, 700 subay, 208 yüksek rütbeli subay, 11 Tümamiral, 6 Koramiral ve üç Oramiral vardı. Sultan Abdülazizi’in hükümdarlığı sürasince meşrutiyet fikrine başta sıcak beksene de, sonraları değişip bu fikri korunanlara karşı güç kullanacaktır. Dönemin aydınlarından İbrahim Şinasi, Namık Kemal ve Ziya Paşa ile padişahlığının ilk dönemlerinde sıcak ilişkiler kurduysa da daha sonra onları sürgüne göndermiştir. Ülkede meşruti yönetimin gelmesini isteyenlerin yarattığı bu hürlük havası içerisinde Abdülaziz’in tahttan indirilmesi mevzusunda kamuoyu oluşturuldu.

İçeriği Oyla

Yorum yapın